ANKARA-ÇAMLIDERE-İNCEÖZ KÖYÜ
   
  Ankara-Çamlıdere-İnceöz Köyü-Koca Harman
  99-BU HAFTA SOHBETLERİ
 
NOT: FARE İLE SOHBET YAZISI ÜZERİNE GELDİĞİNİZDE İSTEDİĞİNİZ SOHBETİ DİNLEMEK İÇİN ALTI ÇİZİLİ YERİ TIKLAYINIZ.

http://www.kadirmisiroglu.com/vdeolar/cumartesi-sohbetleri/261-22-06-2013.html 22 HAZİRAN 2013 ATATÜRK ÜN TOKYO CAMİSİNİ YAPTIRMASI VE DİĞER CAMİ HİZMETLERİ HAKKINDA

http://www.kadirmisiroglu.com/vdeolar/cumartesi-sohbetleri/260-15-06-2013.html 15 HAZİRAN 2013 TARİHLİ SOHBET

http://www.kadirmisiroglu.com/vdeolar/cumartesi-sohbetleri/259-08-06-2013.html 8 HAZİRAN 2013  TARİKLİ SOHBETİ

http://www.kadirmisiroglu.com/vdeolar/cumartesi-sohbetleri/258-01-06-2013.html 1 HAZİRAN 2013 TARİHLİ SOHBETİ

http://www.kadirmisiroglu.com/vdeolar/cumartesi-sohbetleri/257-25-05-2013.html 25 MAYIS NTARİHLİ SOHBETİ

http://www.kadirmisiroglu.com/vdeolar/cumartesi-sohbetleri/256-18-05-2013.html 18 MAYIS 2013 TARİHLİ SOHBETİ

http://www.kadirmisiroglu.com/vdeolar/cumartesi-sohbetleri/255-11-05-2013.html  11 MAYIS TARİHLİ SOHBETİ

http://www.kadirmisiroglu.com/vdeolar/cumartesi-sohbetleri/254-04-05-2013.html 5 MAYIS 2013 TARİHLİ SOHBETİ
KENAN EVREN HAKKINDA SOHBET FETÖNÜN İHANETİ PAPAZLI HAHAMLI İMAMLI DİYALOG HERZESİ FETÖ ÜSTADIN SOHBETİNİ HECKLEDİ

Suçlunun Savunması
Hz.Ömer (r.a.) tayin ettiği valilerden biri, Cuma hutbesi esnasında Hz.Ömer'i  öyle överki, bir Sahabi dayanamaz, kalkar, valiye müdahale edip, onu susturmaya çalışır.
Namazdan sonra durum Hz.Ömer'e iletilir. Halifenin emriyle valiye karşı gelen adam yakalanıp bir suçlu gibi götürülür.
Suçlu kabul edilen Sahabi, Hz.Ömer'in huzuruna girince selam verir. Hz.Ömer (r.a.), hiddetinden selama mukabelede bulunmaz. Onu azarlar. Bunun üzerine sahabi:
- Ya Ömer! Ben bir suç işlediysem, sen iki suç işledin, diyince hiddeti birden kaybolan Hz.Ömer (r.a.):
- Nedir benim o iki suçum?
- Allah'ın selamını verdim de çok hiddetlendiğin için mukabelede bulunmadın. Vacibi terkettin. Bu bir. Suçluyu dinlemeden tek taraflı hüküm verdin. Bu da iki.
Hatasını anlayan Hz.Ömer (r.a.) olayı anlatmasını isteyince, Sahabi:
- Tayin ettiğin vali, hutbede seni öyle övdü, öyle övdü ki bu söz, cemaatin üzerinde sanki fazilet yönünden senin Hz. Ebubekir'den daha üstün olduğun izlenimini bıraktı. İşte bu yanlış düşünceyi zihinlerden silmek için müdahale ettim. Halbuki sen fazilet yönünden Hz.Ebubekir'in yarısı kadarsın.
Hz.Ömer (r.a.)
- Neden?
Sahabi:
- Orduya yardım ediniz ! emri-i peygamberi karşısında sen servetinin yarısını getirmiştin. Hz.Ebubekir ise servetinin tamamını getirmiş ve Ashabın gözlerini yaşartmıştı.
Bunun üzerine Hz.Ömer (r.a.), o zattan özür dileyip dua istedi ve onu serbest bıraktı. Böyle konuşan valiyi ise hemen görevden azletti.
Yahudilerin İftirası
Musa (a.s.) kardeşi Harun (a.s.) ile birlikte yolculuk ederken o zamana kadar görmedikleri bir ağaç görürler. Hemen ardında kapısı ardına kadar açık bir ev görürler. Seslenirler bir cevap alamazlar.Evin içinde bir kanepe görürler. Harun (a.s.):
- Ya Musa! Burası hoşuma gitti. İzin ver de şu kanepenin üzerinde biraz olsun uyuyayım.
- Uyu ya Harun.
Hz.Harun orada uyuduğu zaman ölüm meleği gelip Harun (a.s.) ruhunu kabzeder. İlk defa gördükleri ağaç kaybolur. Ev içindeki kanepe ile semaya kaldırılır. Musa (a.s.) bu duruma üzülerek yapayalnız İsrailoğullarına döner.
Onun kardeşiyle birlikte dağa çıkıp yalnız döndüğünü gören Yahudiler:
- Musa, İsrailoğullarının Harun'a karşı olan sevgisi yüüznden hased edip onu öldürdü, diye iftira ederler.
Musa (a.s.) :
- Kardeşimi öldürdüğümü ileri sürerek bana iftira ediyorsunuz. Halbuki o  daha önce kendisi için takdir edilen hükmün tecellisi karşısındadır. O İlahi hüküm yerine geldi.
Yahudiler, bu iftirayı çoğaltınca Musa (a.s.) iki  rekat namaz kıldı ve Rabbine kendisini temize çıkarması ve Yahudileri  susturması için dua etti. Dua kabul olundu. Bir mücize olarak kanepe göründü. musa (a.s.'ın doğru söylediğine inanırlar

Bir hikmeti vardır
Adamın biri bir pislik böceği görür
" Bu yaradılışı çirkin pis kokulu bir yaratıktır.Allah bunu niçin yaratmışki ? " der.
Aradan zaman geçer, adamın yüzünde bir çıban çıkar. Nereye başvurduysa derdine bir derman bulamaz.  Çııban yara haline gelir. Bir gün sokakta dolaşırken, yüzündeki yara bir yolcunun dikkatini çeker. ayak üstü sohbetten sonra yolcu kendine yardım edebileceğini, bu tip çıbanların oluşturduğu yaraların tedavisini bildiğini söyler. Adam her ne kadar inanmadıysa Allah'tan umut kesilmez diyerek kabul eder.
Yolcu bir pislik böceğinin getirilmesini ister.Orada bulunanlar bu isteğe gülerler. Fakat hasta olan adam, o böcek hakkında söylediği sözleri o an hatırlar ve derki ;
- Adamın isteğini yerine getirin, ne diyorsa yapın.
Yolcu getirilen böceği yakar ve külünüyaranın üzerine serper ve yara Allah'ın hikmetiyle iyileşir. Bunun üzerine hasta olan adam etrafına der ki ;
- Unutmayın ! Allah'u Teala'nın yarattıklarının, yaratılışında bir hikmet vardır, bir derde deva vardır. Velev ki pislik böceği olsa dahi. 
Besmelenin Fazileti
Saliha bir kadının, münafık ve cahil bir kocası vardı. Bu kadın " Bismillahirrahmanirrahim " diye besmele çekmeden, hiçbir işine başlamazdı. Kocası,onun bu haline kızar, kadıncağıza yapmadığı eziyeti bırakmazdı. O saliha kadın ise, kocasının eza ve cefalarına sabreder ve onun doğru yola gelmesi için Allah'a dua ederdi.
Birgün,kadının kocası iyice öfkelenmişti..Karısına yapacağı eziyet ve kötülük için bir bahane arıyor ve kendi kendine :
" Şuna bir oyun çevireyimde görsün ; bakalım onu rezil olmaktan kim kurtaracak ? " diye söylenip duruyordu. Başkalarına açıkça söyleyemediği inkarcılığı,artık bütün çirkinliğiyle,içinde dolup taşmıştı.
Hanımını çağırdı,ona bir kese altın vererek :
- Bunu iyi sakla !!! diye tenbih etti. Kadında kocasının emri üzerine hemen gitti,besmeleyi çekerek keseyi iyice sakladı. Bu arada kocasıda onu gizlice takip ediyordu. Sonra karısının haberi olmadan keseyi, karısının sakladığı yerden aldı. İçindeki altınları boşaltarak, keseyi derin bir kuyuya attı. Aradan çok geçmeden karısını çağırdı ve :
- Sana verdiğim bir kese altını hemen getir. dedi.
Kadın koştu ; keseyi sakladığı yere,
" Bismillahirrahmanirrahim " diyerek elini uzattı.
Tam o anda, Allahu Tealanın emriyle, kese kadının sakladığı yerde içindeki altınlarla beraber aynen duruyordu.  Islanan keseden suları damlıyordu. Kadın kesenin neden ıslak olduğunu anlayamadı ve keseyi kocasına getirdi. Adam içi altınla dolu keseyi görünce çok şaşırdı ve karısının söylediklerinin ne kadar doğru olduğunu anladı.
Sonra karısına ;
- Sana çok zulmettim,çok canını yaktım,beni affet. diye yalvarmaya başladı. Allah'a tevbe ve istiğfar etti. İbadetlerine bağlı bir insan oldu. O günden sonra dua ve yakarışlarında hep şöyle derdi ;
- Ya Rabbi ! Bana dünyam ve ahiretim için hayırlı, Saliha bir kadını eş olarak verdiğin için,sana hakkıyle şükretmekten acizdim,beni affet Alah'ım...
O saliha kadın ise ;
- Ya Rabbi ! Sana şükürler olsun ki,duamı kabul edip kocamı salihlerden eyledin,diye dua ediyordu.
Bu hikayeden alınacak ibretler ve çıkarılacak hikmetler çoktur.Büyükler demişlerki ; " Sabrın kendisi acıdır,lakin meyvesi tatlıdır." 
SODOM ve GOMERE'NİN SON GÜNÜ
Hz Lût (a.s), Arap yarımadasını puta tapıcılıktan alıkoymak, ortaksız ve tek bir Allah'ı tanıtmaya çağıran ve bu mukaddes yolda büyük başarılar kazanan Hz. İbrahim'in amcasının oğludur. Ömrü ve peygamberliği bugün Ürdün devletinin sınırları içinde bulunan Lût gölü çevresinde geçmiştir. Günümüzde tuzlu suların doldurduğu orta büyüklükte olan su saha, eskiden toprakları oldukça verimli bir vadi idi ve o günün önemli şehirlerini sinesinde barındırıyordu. Bu şehirlerin ikisinin adını bugün de biliyor ve yapılan ilmi kazılar sonunda izlerine rastlıyoruz.
Şehirler; Şezum (Sodom) ve Omore (Gomore) şehirleridir.
Hz. Lût (a.s) Şezum şehrinde oturuyordu. Şimdi size bu çevrenin ve bu çevrede dosdoğru Allah yolunun sözcülüğünü ve yılmaz mücadelesini yapan Hz. Lût'un son günlerine ait bir hikayeyi kısaca anlatacağız...
İnsanoğlu, yolun doğrusundan bir kere çıkmaya görsün; düşmeyeceği sapıklık ve yuvarlanmayacağı uçurum yoktur. Hz. Adem'in oğlu Kabil'e yeryüzünün ilk cinayetini, üstelik öz kardeşinin canına kıydırmak suretiyle işleten şehvet hırsı, Hz. Lût'un kavmini büsbütün başka ve yüz kızartıcı bir ahlak düşkünlüğüne sürüklemiştir.
Bu sonsuz kavim erkek erkeğe cinsi birleşmeyi (livata) vazgeçilmez, sapıkça bir huy haline getirmişlerdi. Hz. Lût'un dosdoğru yolu temsil eden bir Allah resulü sıfatıyla durmak ve yorulmak bilmez bir gayret göstererek yaptığı bütün ikazlar ve verdiği bütün acı-tatlı öğütler bu ahlak düşkünlerine zerrece bir tesir etmiyordu.
Nihayet her şeyi daha başından bilen Ulu Allah'ın kesin ve değişmez hükmünün günü geldi. Hz. Lût'un sapık kavmi, Allah'ın başlarına vereceği karşı durulmaz bir felaketle, toptan mahvolacak ve yokluğun karanlıklarına gömülecekti.
Ulu Allah (c.c) bu kesin kararını bildirmek ve kendisine inanmış birkaç yakını ile birlikte, son günlerini yaşayan günahkar şehirden ayrılmasını söylemek üzere Hz. Lût'a günün birinde üç tane melek göndermişti. Melekler; genç ve yakışıklı erkek kılığına girerek yeryüzüne inmişlerdi.
Şezum (Sodom) şehrine vardıklarında doğruca Hz. Lût'un evine yöneldiler. Şehvet sapıkları şehre üç tane genç ve yakışıklı delikanlının geldiğini duyunca bir anda yollara dökülerek gelenleri görmek istediler. Meleklerin geçtiği yolun hir iki yanı, ahlak düşükleri tarafından doldurulmuştu. Tap taze erkek kılığına girmiş meleklere bakarken hepsi şehvet kururganlıkları içinde kıvranıyor; ağızlarından salyalar akıyordu. Azgın kalabalığın arasında yollarına devam eden melekler, Peygamber Lût'un evine vardılar. Kudurmuş ahlaksızların hiçbirisi, ele geçirip azgın şehvetlerini bir anlığına tatmin edebilmek için arkalarından kıvrandıkları gençlerin, şehirlerini ve çevrelerini toptan yok etmeyi kararlaştıran Allah'ın emri ile birlikte gelmiş melekler olduğunu bilmiyor ve düşünmüyorlardı.
Melekler Lût'un evine varınca önce kim olduklarını söylemediler. Arkalarına takılan kalabalık evin kapısına dayanmıştı. Anlaşılmaz sözlerle bağırışıyorlar ve Hz. Lût'un evine aldığı genç delikanlıları ellerine vermesini istiyorlardı. Hz. Lût (a.s) gelen misafirlerinden utanıyordu ve kapıda bağrışan kalabalığın azgın hırslarından endişe ediyordu.
Bir ara evinin kapısına çıktı; kudurmuş kalabalığa dündü "ey azgınlar, soysuzlar, gelenler benim olduğu kadar kendinize de aziz misafirlerdir; yani hepinizin misafirleridir. Bu kadar da mı insanlığınızı unuttunuz? Bir parça olsun kendinize geliniz." diye söze başladı.
Kalabalıktan homurtulu gülüşmelerin geldiğini duyunca "size iki tane genç ve güzel kızımı vereyim. Gözlerinizi bürüyen şehvetinizi onlarla tatmin edin de tek beni misafirlerim karşısında rezil etmekten vazgeçerek buradan uzaklaşın" diye teklifte bulundu.
Fakat kendinden geçmiş kalabalık hiçbir söz dinlememekte ve hiçbir teklife yanaşmamaktadır. Evin kapılarını arka arkaya zorluyor ve içerdeki gençleri istiyorlardı.
Ağlamaklı bir çehre ile içeriye dönen Hz. Lût'a kapıdakilerin ısrarla istediği genç misafirler; melek olduklarını, Allah'ın emri üzerine geldiklerini bildirdiler ve dediler ki; "Allah'ın emri artık kesindir. Yıllardan beri söz dinletemediğin bu beyinsiz halkın artık sonu gelmiştir. Birkaç saat sonra topuna gökten ateş ve ölüm yağacak ve şehirleri ile birlikte yokluğa kavuşacaklardır. Onların başlarına gelmek üzere olan bu felaket, ısrarla Allah'ın emirlerine karşı gelenlere ve Peygamberler'in verdiği öğütlerine arka dönen sapıklara bütün devirler boyunca ibret dersi olacaktır. Allah'ın sana emri böyledir:
Gece olunca sana inananları ve yakınlarını alacak ve ölüm kokan şu lanetlik şehirden habersizce uzaklaşacak ve şu sapık halkı lanetlik akibetleri ile baş başa bırakacaksın. Sana bunları söyleme geldik."
Allah'ın emri üzere Hz. Lût (a.s) ile inanmış yakınları meleklerin dediklerine uyarak Sodam ve Gomere'yi o gece yarısı, sezdirmeden terkettiler. Sabahın ilk ışıkları ile birlikte lanetlik şehirlere ve sapık halkına gökyüzünden görülmemiş bir Allah gazabı boşalmaya başlamıştı. Ahlaksız soysuzlar neye uğradıklarını anlayamadılar. Yüce Allah (c.c.) ulu sabrını iyice kötüye kullanarak günden güne daha da azgınlaşanlara yakıcı kükürt alevleri ile taşlar yağdırıyordu. Bir kaç saniyelik afet ve ölüm saçan bir yağmur sonunda, halkın yekünü ile birlikte bütün şehirlerini ilerdeki insanlığın gözleri önüne bir ibret dersinin örneği olmak üzere harabeye çevirmiş ve yerle bir etmişti.

 
  Bugün 3 ziyaretçi (5 klik) kişi burdaydı! Tüm Hakları saklıdır  
 
ACILAR PAYLAŞILDIKÇA AZALIR....MUTLULUKLAR DA PAYLAŞILDIKÇA ÇOĞALIR... Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol