ANKARA-ÇAMLIDERE-İNCEÖZ KÖYÜ
   
  Ankara-Çamlıdere-İnceöz Köyü-Koca Harman
  93-Abdest- Namaz Sureleri
 
.....NAMAZ DUALARINI DOĞRU ŞEKİLDE BİLMEMİZ VE OKUMAMIZ GEREKİR.... ...NAMAZ İÇİNDE OKUYACAĞIMIZ KADAR SUREYİ DOĞRU OLARAK EZBERLEMEMİZ GEREKİR...... BAŞRTÜSÜNÜ HAFİFE ALAN KADININ KÜFRÜNÜN ACI KARŞILIĞI..İSLAMİ HÜKÜMLERİ HAHİFE ALMAK DİNDEN ÇIKARIR KAFİR APAR..İŞTE CANLI DELİLİ NAMAZI CİDDİYE ALMAMAK HİÇ KILMAMAK GİBİDİR. ÇOK DİKKATLİ OLMALIYIZ.
 
Namazın Vâcibleri: Onbirdir. İki rek'atta Fatiha okumak, bir sûre veya üç âyet, yahut uzun bir âyeti Fâtiha'ya eklemektir. Kıraat için iki önceki rek'atları tayin etmektir. İki secdeye birbiri ardından gitmektir. Tadil-i erkân tâyin etmektir. Yâni rükû'da, secdelerde, rukû'dan kalkıp doğruldukta ve birinci secdeden başını kaldırıp oturdukta bir kere sübhanallah diyecek kadar eğlenmektir. Dört yahut üç rekat olan namazlarda, iki rekatını kıldıktan sonra bir tehıyyât okuyacak kadar oturmaktır. Namaz içinde ve sonunda oturunca tehıyyât okumaktır. Namazın sonunda bir kero selâm vermektir. Bayram namazı tekbirleri de vâcibdir. Öğle ve ikindinin farzlarında kıraati sessiz okumaktır. Akşam, yatsı, sabah ve Cum'a farzlarında imam olursa sesli okumaktır. Yalnız kılarsa (Cum'a yalnız kılınmaz) sesli veya sessiz okumakta serbesttir. Gece kılınan nâfile namazların hepsinde de böyle serbesttir.
 
 
Namazın Sünnetleri: Yirmidir. İftitah tekbirinde ellerini kaldırmaktır. Erkekler kulağı yumuşağına, kadınlar çenesi hizasına kadar kaldırır. Sübhâneke, eû'zü ve besmele okumaktır. Bu üçünü her namazda sessiz okumaktır. Besmele ki, her Fâtiha evvelinde okuyup, sûre evvelinde okumaz. Sübhâneke ile eû'züyü, yalnız birinci rek'atta iftitah tekbirinden sonra okur. Ayakta sağ elini sol eli üzerine parmaklarını açarak koyup, erkekler göbekleri altına, kadınlar göğsü üzerine koymaktır. Fâtiha'yı okuduktan sonra, yahut imamdan dinledikten sonra sessizce, (âmin) demektir. Rükûa indikte ve secdeye vardıkta ve secdeden kalktıkta Allahü ekber demektir. Rükû'da üç kere (Sübhane rabbiye'l-azim) demektir. Rükû'da ellerini dizlerinin üzerine koyup parmaklarını açıp baş ve sırtını düz tutmaktır. Başını rükû'dan kaldırınca, (Semiallahü limen ha-mideh) demektir. İmam ise (Rabbena leke'l-hamd) demektir, imama uyduysa, yahut, yalnız kıldıysa ikisini birden söylemektir. Secdede üç kere (Sübhane rabbiye'l-a lâ) demektir. Secdede alnını vo burnunu ikisini birden yere değdirmektir. Secdede iki elinin parmaklarını birbirine bitiştirmektir. Karnını oyluklanndan çekip, kollarını yerden kaldırmaktır. Erkekler için böyle olup, kadınlar kannı oyluğuna yapıştınp. kollarını yere değdirmelidir. Tehiyyat okurken ellerini oylukları üzerine, parmakları kendi haline bırakmaktır. Tehiyyat okumaya oturdukta sol ayağı üzerine oturup, sağ ayağını dikmektir. Bu da erkekler içindir. Kadınlar iki ayağını sağ yanından çıkarıp, sol oyluğu üzerine oturmaktır. Namazın sonunda tehiyyattan sonra salâvat duasını okumaktır. Önce sağına, sonra soluna selâm vermektir.
 
 
Namazın Mekruhları: Altmıştır. Namaz içinde boynun eğip bakmak, elbise veya bedenindeki bir şeyle oynamak, secde yerinden zarûretsiz taş gidermek, parmağını çıtlatmak, ellerini böğrüne koymak, özürsüz bağdaş kurmak, bir veya iki kere bir yerini kaşımak, evde giyip, büyüklerin huzuruna çıkamadığı elbise ile kılmak, insan yüzüne karşı kılmak, ateşe karşı kılmaktır. Ama mum ve kandile karşı kılmak mekruh değildir, önünde, üstünde veya elbisesinde canlı (hayvan) resmi bulunmak, gerinmek, esnemek, kaftanını omuzuna alıp, kollarını koltuğundan çıkarmak, iki ökçesi üzerine oturmak, gözlerini yummak, tezellül için olmazsa başı açık kılmak, secdede ve ka'delerde el ve ayak parmaklarını kıbleden saptırmak, safta açık yer var iken, saf ardında yalnız durup imama uymak, perdesiz kabre karşı kılmak, necasete karşı namaz kılmak, bir kadınla beraber durup başka başka namaz kılmak, abdesti sıkışık iken kılmak, secdeden kalktıkta dizlerini ellerinden önce kaldırmak, secdede bir ayağını kaldırmak ve üfürmektir. imamdan evvel rükü'a gitmek, rükû'dan başını imamdan evvel kaldırmak ve ondan önce secdeye gitmek, ondan evvel secdeden baş kaldırmak, secdeye inerken, özürsüz, ellerini yere dizlerinden önce koymak, özürsüz duvara dayanıp kalkmak, namaz içinde alnından toprak silkmek, ikinci rek'atta bir sûre atlamak, ikinci rekatta okuduğunun üstü yanından okumak, bir rek'atta bir süreyi tekrar okumaktır. Farzda ve ikinci rek'atta okuduğu, önceki rek'atta okuduğundan üç âyet çok olmak, imam arkasında Kur'ân okumak, sarığının sargısı üzerine özürsüz secde etmek, ayakta iken özürsüz bastona veya duvara dayanmak, rükü'a indikte veya kalktıkta ellerini yukarı kaldırmak, ayakları ve kollan açık iken kılmak, önünden adam geçmesi ihtimali olan yerde sütresiz kılmaktır. Ayetleri ve teşbihleri parmağıyla saymak, imam mihrabda yalnız durmak, ama ayakları mescidde ve secdesi mihrabda olsa mekrûh değildir. İmam, özürsüz mihrabdan başka yerde kılmak ve imam yalnız alçakta durup, bütün cemaat yüksekte olup veya cemaat alçakta kalmaktır. Ama bazısı imam ile bulunsa, mekrûh olmaz. Besmeleyi ve âmini sesli söylemek, kıraati rükü'a inerken tamamlamak, intikallerde meşru olan zikirleri intikali tamam olduktan sonra söylemektir. Rükû' ve secde teşbihlerini başını kaldırdıktan sonra demek, özürsüz iki elini yere koyup dört elli olup kalkmak, kıyamda iki ayağını dört parmaktan çok açmak, kıyamda bir ayağı üzerine, özürsüz durmak, dayanmak ve rükû'da iki ayağını birbirinden ayırmak, namazda secde yerinden uzağa bakmak, kıyamda bazan sağına, bazan soluna yalpalamak ve bir şeyi koklamaktır.
 
 
Namazı Bozan Şeyler: Yirmiüçtür. Kılarken konuşmak, kendi işitecek kadar gülmektir. Başkası duyacak kadar gülerse abdesti de bozulur. Ah etmek, sesli ağlamaktır. Musibetten veya ağndan ise yine bozar. Ama Cennet veya Cehennemi hatırlamaktan ise zarar vermez. Zarûretsiz boğazını ayıklamak, sakız çiğnemek, başını veya sakalını taramak, üç kere kılını koparmak, bit öldürmek ve üç kere bir yerini kaşımak; herbirinde elini kaldırarak olursa bozar. îki ayağı ile davar tepmektir, iki saf arası kadar yürümek, secdede iki ayağını kaldırıp durmak, imama uydukta bir kadınla yan yana durmak veya arkasında durmaktır. İmam kadınlara imam olmayı niy-yet etmemiş ise, arkasında kılan kadının namazı câiz olmaz. Yüzünü ve göğsünü özürsüz kıbleden döndürmek, imamından başkasına feth etmek, Mushaf'tan okumak, yemek yemek, su içmek, mânâ bozulacak kadar Kur'ân-ı Kerim'i yanlış okumak, selâm almak, kasten selâm vermektir. Ama son tehiyyat sanıp, sehv ile selâm verse namazı bozulmaz. Ancak sehiv secdesi lâzım olur.

Ey azîz! Allahü Teâlâ kullarına .inayetle kendine yakın çağırıp, dünya hayatının lezzetlerinin meta' olduğunu buyurmuştur. Nitekim Âl-i İmrân sûresi ondördüncü âyetinde: «Kadından, evlâttan, kantarlarla altın ve gümüşten, hünerli ve nişanlı allardan, inek ve öküzden ve ekinden olan şehvet ve arzular insanların sevmesi için tezyin olundu. Bunlar dünya hayatı melaldir. Sonsuz kalınacak yer Allahü Teâlâ'nın katıdır.» Aynı sûre yüz doksanaltıncı âyetinde: «Kâfirlerin rahatlık ve şehirlerdeki çalışma ve kazanmaları mü'-minleri aldatmasın», aynı sûre yüz doksansekizinci âyetinde: «Allahü Teâlâ'nın katında çok ve devamlı olan şey, sâdık ve müttekîler için fâni olandan hayırlıdır», En'am sûresi otuzikinci âyetinde: «Dünya hayatı, ancak oyun ve boş şeyle meşgul olmaktır. Âhiret dâimi ve ni'metleri zevâlden masun olduğundan, muttekîlere hayırlıdır. Bunların farkını anlamaz mısınız?», Enfâl sûresi yirmisekizinci âyetinde: «Biliniz ki, mal ve evlâdınız size fitnedir. Allahü Teâlâ'nın rızasını, mal ve evlâdından üstün tutmakta büyük ecir vardır», Tevbe süresi yirmidördüncü âyetinde: «Ey Habîbim, hicreti terk edenlere de ki: Eğer sizin babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, zevceleriniz ve aşiretiniz, kazanılmış mallarınız, kesattan korktuğunuz ticâretiniz, sevdiğiniz, rahat oturduğunuz evleriniz Allahü Teâlâ'dan, Resulünden ve onun yolunda cihaddan, size daha sevgili ise, Allahü Teâlâ'dan, şimdi veya sonra gelecek olan emri bekleyin. Allahü Teâlâ, kendine itaattan çıkan kimselere tevfik ve hidâyet etmez,* Yûnus sûresi eUisekizinci âyetinde: «De ki, Allahü Teâlâ'nm Kurân-ı Kerîm ihsanı ile ve İslâm dini rahmeti ile ve bunların indirilmesi ile sevinsinler, memnun olsunlar. Bunlar, onların topladıkları dünyalıklardan hayırlıdır.» Râd sûresi yirmialtıncı âyetinde: «Mekkeliler dünya hayatı ve geniş rızık ile ferahlanırlar. Halbuki dünya hayatı âhırete göre, çok çabuk geçicidir,» Nahl sûresi doksankin Allahü Teâlâ katında olan hazine ve rahmetler dâimidir.» Kehf sûresi kırkaltıncı âyetinde: «Mal ve evlât dünya hayatının süsüdür. Baki olan sâlih ameller (ki beş vakit namaz, oruç, hac, zekât ve sübhanallâhi velhamdülillahi... kelimesi) Rabbinin katında mal ve evlâddan ve dünyalıklardan iyilik ve ümid bakımından hayırlıdır.» Kasas sûresi altmışıpcı âyetinde: «Dünyalık olarak size verilen şey, dünya hayatının meta' ve süsüdür. Onunla geçinir ve övünürsünüz, Âhırette Allah katında verilen ni'met ebedî olup, ondan hayırlı ve bakîdir. Yoksa onu anlamıyor musunuz?». Lokman sûresi otuzücün-cü âyetinde: «Dünyadaki yaşam ve ziynet sizi aldatmasın ve Şcy-tan'ın, sonra tevbe edersiniz. Allahü Teâlâ sizi affeder deyip günâha sevk etmesine aldanmayın.» Rûm sûresi yedinci âyetinde: «Dünya hayatından belli olanlan bilirler, lâkin âhiret işlerinden gafillerdir.» Şûra sûresi yirmibeşinci âyetinde: «Allahü Teâlâ, kullarından, ettikleri günâha pişman olup yapılan tevbeleri kabûl eder. Murad ettiği bazı cürümlerini affeder. İyi veya kötü yapılanları bilir.» Ha-did sûresi yirminci âyetinde: «Biliniz ki, dünya hayatı, ancak oyun ve mal kazanmak için boş yere sıkıntı çekmek, elbise, konak gibi süsler ve aranızda neseb ve makam övünmeleri, mal ve evlâtla iftihar etmektir.
HZ NUAYM’IN, BEDEVİ' NİN DEVESİNİ KESMESİ
Bedevînin biri, Peygamber Aleyhisselâm'ı ziyarete gelmiş, mescid avlusunda devesini çöktürdükten sonra içeriye girmişti. Ashabdan birileri de, çok şakacı bir kişi olan Nuayman İbn-i Amr (R.A.)'a latife olsun diye şöyle bir teklifte bulundu:
- Sen şu deveyi kesiversen de onu yesek! Çünkü gerçekten et yemeyi çok özledik. Nasılsa Rasulullah Aleyhisselâm onun bedelini öder.
Nuayman da kalkıp deveyi kesiverdi! Adamcağız dışarı çıkınca, devesinin kesildiğini gördü ve feryadı bastı:
- Eyvah, devem kesilmiş!
Nebi Aleyhisselâm da dışarı çıktı ve sordu:
- Kim yaptı bu işi?
- Nuayman yaptı, dediler.
Peygamber Aleyhisselâm, Nuayman'ın peşine düşerek onu aramaya başladı. Nihayet bir evde saklandığını öğrendi.
Nuayman bir hendeğin içinde gizlenmiş, üstüne hurma dalları ve yaprakları örtmüştü.
Adamın biri, onun saklandığı yere doğru işaret ederek, yüksek sesle şöyle bağırıyordu:
- Ben onu görmedim, ya Rasulallah!
Rasulullah (A.S.) onu buldu, tutup hendekten çıkardı. Bulaşan toz ve topraktan yüzünün rengi değişmişti. Sordu ona:
- Bu yaptığını sana yaptıran nedir?
Nuayman boynunu büktü:
- Benim yerimi sana gösterenler var ya, ey Allah'ın Rasulü! İşte onlar bu işi bana yaptırdılar.
Allah Rasulü Aleyhisselâm, bir yandan şakacı Nuayman'ın yüzündeki tozları siliyor, bir yandan da gülüyordu. Sonra deve sahibini çağırarak devesinin bedelini ödedi.
Latife yapan ve hoş latifeleri de müsamaha ile karşılayan Allah Rasûlü’nün çevresinde de nükteyi seven insanlar vardı. Bunların en meşhuru Nuayman idi. Yâ Rasûlallâh, Bunu sana hediye ediyorum!” derdi.
Bu zât, oldukça fakir olmasına rağmen, Peygamberimize karşı aşırı bir muhabbeti vardı. Medine çarşısında gezer, yeni bir meyve gelir gelmez, satıcısından ücretini ödemeden, o malı satın alır, Peygamberimize getirip:
Satıcı parasını almak için geldiğinde de, onu Rasûlullâh’a götürür ve:
“-Yâ Rasûlallah! Bu adama malının parasını ver!” derdi. Rasûlullah’ın:
“-Onu bana hediye etmemiş miydin?” Diye sorması üzerine
“-Yanımda para yoktu. Onu yemeni arzuladım, sana getirdim.” derdi.
Allah Rasûlü tebessüm eder ve satıcıya parasını öderdi.

HZ NUAYM’IN HZ MAHREME’YE ŞAKASI
 
 
Mahreme b. Nevfel b. Vehb el-Zührî, Medine'de bulunuyordu. iki gözü kör, yaşlı bir ihtiyardı. Tam 115 yaşındaydı. Bir gün mescidde kalktı, küçük abdestini yapmak istedi. Nuayman b. Amr b. Rifâa b. Haris, yerinden kalkıp onun yanına geldi. Onu mescidin bir kenarına çektikten sonra "İşte buraya işe" dedi. O da orada oturdu ve çişini yaptı. Halk ona bağırdı. O da çişini bitirdikten sonra "Beni bu yere kim getirdi,dedi.
Ona "Nuayman b. Amr seni getirdi" dediler.
Eğer ben onu elime geçirirsem, şu bastonumla ona öyle bir darbe vuracağım ki, ölünceye kadar unutamayacak" dedi. Böylece bir zaman geçti, Mahreme de olanları unuttu. Sonra bir gün Hz. Osman mescidin bir tarafında namaz kılarken Nuayman, Mahreme'nin yanına giderek "Nuaymandan intikam almak istiyor musun?" dedi.
Mahreme "Evet, nerdeyse onu bana göster" dedi. Nuayman, Mahreme'nin kolundan tutarak onu Hz. Osman'ın arkasına götürdü ve "İşte Nuayman budur" dedi. Hz. Osman namaz kılarken hiç bir şeyden haberi olmazdı. Mahreme iki eliyle asasını tuttu ve bütün gücüyle Hz. Osman'ın kafasına indirdi. Hz. Osman'ın kafası yarıldı. Halk "Sen ne yaptın. Mü'minlerin Emîri'ne vurdun" dediler. Bu olanları işiten Zühre oğulları Nuayman'dan intikam almak istediler, fakat Hz. Osman, onlara "O Bedir savaşına katılmıştı" diyerek engel oldu.


 
 
HZ NUAYM’A YAPILAN  ŞAKA
Hazret-i Ebû Bekir, Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in vefatından bir yıl önce, ticaret için Basra’ya gitti. Beraberinde Nuayman ile Süveybit b. Harmele de bulunuyordu. Bu ikisi de Bedir savaşına katılmış kimselerdi.
Nuayman kervanın azık işleri ile vazifelendirilmişti. Bir gün Süveybit, Nuayman’a geldi ve:
“-Bana biraz yiyecek ver!” dedi. Nuayman, itiraz ederek:
“-Ebû Bekir gelmedikçe vermem.” dedi.
Süveybit kızdı ve:
“-Gör bak, başına ne işler açacağım.” diyerek ortalıktan kayboldu. Bir müddet sonra birkaç kişiyle birlikte geri döndü.
Süveybit’in getirdiği adamlardan birisi, eliyle kervandaki Nuayman’ı işaret ederek:
“-Bu mu?” Diye sordu. Süveybit de:
“-Evet, bu! Aman söylediklerimi unutma. Ne derse yalan söylüyor. Kendisini hür zannediyor!” diye tenbih etti. Adam:
“-Tamam, merak etme!” diyerek, beraberinde getirdiği adamlara:
“-Şu köleyi tutup getirin!” diye emretti. Nuayman’ın ellerini, ayaklarını bağlamaya başladılar. Nuayman, olanlara şaşırmış bir yandan da feryat ediyordu:
“-Bırakın beni, ben hür birisiyim. Bu adam size şaka yapmış, bırakın beni!” Adam:
“-Efendin, seni bize anlattı! Hadi yürü!” diye bağırdı.
Adamlar önde, Nuayman arkada uzaklaşıp gittiler. Bir müddet sonra Hazret-i Ebû Bekir geldi. Süveybit’e Nuayman’ı sordu. O da olanları anlattı. Nuayman’ı on tane genç deveye, esir tâcirlerine sattığını söyledi. Hazret-i Ebû Bekir develeri götürüp, Nuayman’ı onlardan aldı. Medine’ye vardıklarında, Allah Rasûlü’ne bu olayı anlattılar. Allah Rasûlü ve ashabı zaman zaman bu olayı hatırlayıp tebessüm ederlerdi.



 
                                       YAŞLILAR CENNETE GİREMEZ
  Rasuli Zişan efendimiz zamanında bir yaşlı müslüman kadın peygamberimize gelir. İbadetlerini tam yaptığını, ilahi emirlere harfiyyen uyduğunu söyler. Cennete girip giremeyeceğini sorar. Sevgili peygamberimiz bu yaşlı mümineye bakr, islami edep ve terbiyesi çok hoşuna gider. Bir şaka yapmak isterler. Kadına ;
-Yaşlılar cennete giremeyecek buyururlar.
  Bunu duyan kadın, kendisi yaşlı olduğu için  kendisinin cennete giremeyeceğini zanneder.Başlar ağlamaya. Peygamberimiz tebessüm ederek;
-"Ben sizin cennete giremeyeceğinizi söylemedim. Yaşlılar cennete giremeyecek dedim. Cennetlik kadınlar onsekiz, erkekler de otuzüç yaşında olacaklar" buyurmuşlar.
 Bunu duyan kadın sevinmiş.

              BENİ DEVEYE BİNDİR  YA RASULALLAH
  Rasulullah efendimiz bir seferdeler.Yanındaki ashabının bazıları binekli, bazısı yaya. Yaya olarak sefere katılanlardan birisi peygamberimize gelerek;
-Ya Rasulalah, çok yoruldum. Beni bir bineğe bindirir misiniz? Diye yorgunluğunu arzederler. Sevgili Peygamberimiz de;
 -Seni bir deve yavrusuna bindireyim. Buyururlar. Bunu duyan yorgun kişi;
 -Aman Ya Rasulallah, beni deve yavrusu taşıyamaz.Beni bir deveye bindirseniz, der. Peygamberimiz de;
 -Büyük te olsa her deve, bir devenin yavrusudur. Buyurunca eshap latifeyi anlar..

      
İKİ KULAKLI
 Peygamberimiz Hz Enes'e ara sıra şaka yaparlardı. Hz Enes'in dikkatinin dağınık olduğu zamanlarda Peygamberimiz Hz Enes'e;
-"İki kulaklı" derlerdi.
Hz Enes hemen elleri ile kulaklarını tutar ve sayardı. Sonrasında güzel ve lahuti bir tebessüm olurdu.

 
  Bugün 6 ziyaretçi (8 klik) kişi burdaydı! Tüm Hakları saklıdır  
 
ACILAR PAYLAŞILDIKÇA AZALIR....MUTLULUKLAR DA PAYLAŞILDIKÇA ÇOĞALIR... Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol