ANKARA-ÇAMLIDERE-İNCEÖZ KÖYÜ
   
  Ankara-Çamlıdere-İnceöz Köyü-Koca Harman
  71-KENDİMİZE GELMEYECEK MİYİZ?
 

LOZANDA BOĞAZLAR VE HATAY MESELESİ İLE İLGİLİ... ile Inceozlu   



                 
ŞEYTAN'IN BAYRAMI
Şeytanın bayramı olur mu? Bu nasıl soru? Bu nasıl düşünce? Başka düşünecek şey kalmadı mı?Daha hayırlı konular varken bu konu da nereden çıktı şimdi? Evet şeytan sevineceği bir hadise karşısında bayram yapar.Melekler de sevineceği bir hadise neticesinde bayram yaparlar.Allahu Azimüşan insanları dünyaya, kendi uluhiyetini tanıyıp kulluk yapsınlar diye imtihan için göndermiş. Öyle murad etmiş.İnsanlara bir ömür vermiş.İki de yol göstermiş.Biri peygamber ve melek yolu, Allah yolu. Diğeri de şeytan ve şeytana uyan şeytanlşmış insanlar yolu.Cehennem yolu. İrade , direksiyon senin elinde hangisine gidersen git.
  Allahu teala büyklüğünün neticesi insanlara Peygamberler ve kitaplar göndererek ikramlarda bulunmuştur.Fakat insanoğlu şaşılacak, hayretler içerisinde kalınacak kadar kör, nankör, cahil, gafil ve bedbahtır. Nasıl mı? Bir düşünün Allaha inandığımızı idda ederiz, onun emirlerine saygı duymaz ve yapmayız.Emirlerini tutmaz,yasaklarından kaçmayız. Bu durumumuzdan utanamayız. Ar edip sıkılamayız. İsyan ve pisliklerimizle öğünecek derekelere düşeriz. böyle durumumuzla melekler mi bayram yapar, yoksa şeytam mı?
  
          
BÜYÜK GÜNAHLAR

1. Büyük Günahların En Büyüğü: Allah’a Ortak Koşmak (Şirk)
2. Ana Babaya Asi Olmak, Onlara Eziyet Etmek
3. Yalan Yere Şahitlik Etmek
4. İnsan Öldürmek
5. Sihir (Büyü) Yapmak
6. Namazı Terk Etmek
7. Zekâtı Vermemek
8. Faiz Yemek
9. Yetim Malını Yemek ve Ona Zulmetmek
10. Allah’a ve Resûlü’ne Yalan İsnad Etmek
11. Özürsüz Olarak Ramazanda Bir Gün Bile Oruç Tutmamak
12. Savaş Meydanından Kaçmak
13. Zina Yapmak
14. İdarecinin Halkını Aldatması, Onlara Zulmedip Zorbalık Yapması
15. Haram Olan İçkiyi (Hamr) İçmek
16. Kibirlenmek, Kendini Beğenmek, Övünmek
17. Livata
18. İffetli Kadın veya Erkeğe İftirada Bulunmak
19. Kamu Malından, Ganimetten, Devletten ve Zekâttan Çalmak
20. Haksız Yollarla İnsanların Mallarına El Koymak, Haram Yemek, Haram Kazanç
21. Hırsızlık Yapmak
22. Yol Kesmek
23. Yalan Yere Yemin Etmek
24. Çok Yalan Söylemek, Sözlerinin Çoğu Yalan Olmak
25. İntihar Etmek
26. İdarecinin ve Hâkimin Adaletsiz Olması, Haksızlık Yapması, Rüşvet Almak
27. Deyyusluk, İki Kişi Arasında Bozgunculuk İçin Çalışmak
28. Karşı Cinse Özenmek (Erkeğin Kadına Kadının da   Erkeğe Benzemesi)
29. Hulle Yapmak ve Yaptırmak
30. Ölü Eti, Leş, Kan ve Domuz Eti Yemek
31. İdrardan Sakınmamak
32. Haraç Toplamak
33. Riyakârlık Yapmak, Gösteriş, İkiyüzlülük
34. Allah ve Resûlüne İhanet Etmek, Emanete Hiyanet
35. İlmi Gizlemek ve Sadece Dünya İçin Öğrenmek
36. İyiliği Başa Kakmak
37. Kaderi Yalanlamak ve İnkâr Etmek
38. Başkalarının Söz ve Sırlarını Öğrenmeye Çalışmak
39. Lanet Etmek, Sövmek
40. Sözünde Durmamak, Ahde Vefasızlık
41. Kâhin, Büyücü ve Müneccimi Tasdik Etmek
42. Kadının Kocasına Haksız Yere Huysuzluk Yapması (Nüşûz)
43. Akrabaların Hakkını Gözetmemek, Onlarla İlişkiyi Kesmek
44. Resim Yapmak(Budistler resim ve heykellere tapmakta halen) 
45. Söz Taşımak, Koğuculuk
46. Ölenin Ardından Ağıtta Aşırı Gitmek
47. Nesebe ve Soya Sövmek
48. Baş Kaldırmak, İsyan Etmek, Haddi Aşmak, Başkalarının Hukukunu Çiğnemek, Serkeşlik Etmek
49. Gücü Yettiği Hâlde Haccı Terk Etmek
50. Müslüman’a Eziyet Etmek ve Ona Sövmek, Küfretmek
51. Allah Dostlarına Eziyet Etmek ve Onlara Düşman Olmak
52. Elbiseyi Kibir Maksatlı Uzatmak (Elbise ile Gösteriş Yapmak)
53. Erkeğin İpek Giymesi, Altın Kullanması
54. Kölenin Efendisinden Kaçması
55. Allah’tan Başkasının Adına Kurban Kesmek
56- İnsanlara Yol Gösteren Levhaların ve  Hudut İşaretlerinin Yerini Değiştirmek ve Sökmek
57. Sahabe Efendilerimize Sövmek, Kötü Söz Söylemek
58. Ensardan Herhangi Birine Sövmek, Kötü Söz Söylemek
59. Dalalete Çağırmak, Bid’atçılık, Kötü Bir Çığır Açmak
60. Peruk Takmak, Dişlerin Arasını Seyreltmek ve Dövme Yaptırmak
61. Herhangi Bir Kesici Aleti, Silahı Kardeşine  Doğru Tutarak Korkutmak
62. Bilerek Babasından Başkasına Baba Demek
63. Uğursuzluğa İnanmak
64. Altın ve Gümüş Kaptan Yemek İçmek ve Kullanmak
65. Cedelleşmek, Diyalektik, Kur’ân ve Dini Konularda Deliller Aramak
66. Eşine, Hizmetçilerine, Zayıflara ve Kölelere Haksızlık Edip  Zulmetmek ve Eziyet Etmek
67. Tartıda ve Ölçüde Haksızlık Yapmak
68. Allah’ın Azabından (Mekr’inden) Emin Olmak
69. Allah’ın Rahmetinden Ümit Kesmek
70. İyiliğe Karşı Nankörlük Yapmak
71. Fazla Suyu Hapsedip Kimseye Vermemek
72. Hayvanın Yüzünü Dağlamak
73. Kumar Oynamak
74. Harem (Mekke) Bölgesinde Taşkınlık Yapmak
75. Özürsüz Cuma Namazını Terk Etmek, Bunda Israrcı Olmak
76. Müslümanları Gizlice İzlemek ve Mahremlerini Açığa Çıkarmak

Bu günahların hangisinin günah olduğunu biliyoruz? Bir çoğunun günah olduğundan bile haberimiz yok. Çoluk çocuğumuza Allah, peygamber, dini güzellikler, din büyüklerimizin sevgisini veremiyoruz.Bu kutsalların rehberliğini sevdiremiyoruz. Ama şeytan bizim gibi uyumuyor. Haramı, içkiyi, fuhuşu, zinayı, nikahsızlığı, haram yemeyi,kötü insanları, din düşmanlarını, zalimleri,şarapçıları bizim yavrularımıza öyle sevdiriyor ki....
  İngiliz ve yahudi kaynaklı medya , yıllarca dinimizi, din adamlarımızı, mukaddesatımızı karalayıcı ve küçük düşürücü propaganda yaptı.Meyvesi bugünkü gençlik.Gençliğin perişan hali...Bunlara mani olacak din adamlarımız korkutuldu, uyutuldu, ezildi ve asimile edildi.Onlara din adamlıkları unutturuldu. Gafil, mefkuresiz, şuursuz , dinin hakikatinden habersiz bir din adamı topluluğu yetişti.Bunların kendilerine hayırları olmadı ki ümmeti Muhammedi düşünsünler. Din adamları bilinçli olarak zayıf ve zavallı yetiştirildi. Dinin ,Allahın ve peygamberin emrinde değilde düzenin ve statikonun emrinde bir din adamları topluluğu yetiştirildi, bilinçli olarak.Dış düşmanlarımız öyle istediği için. 
  Bir Muhammed(AS) ile başlayan islam, onu takip edenlerle dünyaya ışık ve medeniyet getirdi.Dindar ve din aşıkları dünyayı ışıttılar. Fakat onun yolunda olduğunu söyleyen, onların postunda oturanlar uyuyorlar ki, kötülük ve küfür ayyuka çıktı.Bir zamanlar müslüman Türk olan Macarlar 'ın din adamları uyuduğu için Macaristan'da islam zayıfladı, kayboldu ve Macar milleti hıristiyan oldular. Dert ve sıkıntımızda haksız mıyız??? Kırk müslüman ile dünyaya,küfre, caniliğe meydan okuyan müslümanlar, şimdi milyarları geçtiği halde perişan ve sefalet içinde...Yanlış mı??
  Şu anda şeytanın mı bayramı? Yoksa meleklerin mi bayramı?
  Allah'ın dininin şakası olur mu?Dinimizi yaşamaz, öğrenmez isek müslümanlığmızın kalitesi ne olur? Allahım şuur, idrak versin. Dinini anlamak, yaşamak ve rıza-i ilahi üzere olmak nasip etsin."Nasıl aşarsanız, öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle muamele görürsünüz" hadisi şerifini unutturmasın Allahım....

    KENDİNE GELMEYECEK MİSİN?
Sen Osmanlı soyusun uyuma gardaş,
Değer ve kıymetinden haberin olsun.
Atanı,dedeni herkes överken,
Uyuma,kendine gel, ne olur gardaş..
 
Ataların Müslüman, biliyor musun?
Beş vakit namazı kılıyor musun?
Zekatını, sadakanı veriyor musun?
Uyuma kendine gel, ne olur gardaş..
 
Allah inancını kuvvetli öğren,
Büyük günahlardan iğren ve kaçın,
Anne ve babaya asi olma sen,
Uyuma kendine gel, ne olur gardaş…
 
Yalan yere şahitlik etme sen sakın,
Seni gördüğünü unutma, hakkın,
Mahkeme-i Kübra pek mi, pek yakın,
Uyuma kendine gel, ne olur ardaş…
 
Allah kelimesi üstün her şeyden,
Nemrutlar, deccaller alçak iblisten,
Onların ahiret makamını bir bilebilsen,
Uyuma kendine gel, ne olur gardaş…
 
Oruçlar, namazlar senin şerefin,
Ahlak,iffet,namus senin zinetin,
Tarihte en güzel şerefler hep senin,
Uyuma kendine gel, ne olur gardaş..
 
Vatan sevgisi imandan gelir,
İçki, kumar şeytan işidir,
Müslüman devletine hep itaatlidir,
Uyuma kendine gel, ne olur gardaş..
 
Peygamberimiz hep bizleri düşünmemiş mi?
Sabahlara kadar bize dualarda bulunmamış mı?
Ecdadımız, insanlık için dünyaya yayılmamış mı?
Uyuma kendine gel, ne olur gardaş…
 
Zaman ahir zaman, her şey karışmış,
Nikahsızlar,fahişeler, baş tacın olmuş,
Din ve devletinin düşmanları gönlüne dolmuş,
Uyuma , farkına var, ne olur gardaş..
                 H.İbrahim Koçak

Dünya sözlük anlamında yerküre , arz diye geçer. Arapça bir kelimedir. Arapça anlamı ise "ziyade alçak"demektir. İnsanların imtihan mekanıdır. Ömürleri müddetince, imtihan olmak için yaşadıkları, mücadele ve mücahede ettikleri mekanın adıdır dünya.
  Peygamberimiz, ilahi bir terbiye ile dünyaya hiç değer vermemiştir. Dünya sevgisinin birçok hastalıkların başı , fitnelerin, savaşların başı olduğu bildirilmiştir. Dünya menfaatı devletleri birbirine düşürmekte, kardeşi kardeşe düşman etmektedir.

  Ahireti kazanmak için , helalinden dünya ve dünyalık lazımdır.

Tarihte bir iman küfür mücadelesi olagelmiştir. Adem AS oğulları Habil ile Kabil arasında ilk fitne başalmıtır. Daha sonraları insanların nefsi azularına körü körüne uymaları ve şeytana tabi olmaları hep ağır basmıştır. Peygamberlerin etrafında nasipli olan kişilerin ekserisi gariban ve fukara zevattır. Peygamber yolunda olanlar devamlı kazanmış ve dünya ve ahiret saadetine vasıl olmuşlardır.

 
HAZRETİ VAHŞİ RADYALLAHU ANH

Aslı habeşli bir köledir. Mekke-i Mükerremenin Fethinde islam ile şereflenmiştir. Uhut savaşında Hz vahşi müslüman olmamıştı. Küfür ordusu saflarındaydı. Ebu Süfyanın eşi Hind de müslüman değildi. Hind'in  teşvikiyle Hz Hamza'yı şehit etti. Mekke-i Mükerremenin fethinde iman ile şereflendi. Hz Vahşi islamdan önceki haline çok üzülürdü. İman ile şereflenince peygamberimizin sohbetlerine gelir ön saflarda otururdu. Peygamberimizin amcası Hz Hamza'nın katili af olunmuş ve devletlerin en yücesi " eshaplık" şerefi ile şereflenmişti.
  Peygamberi zişan efendimiz Hz Vahşi'yi her gördüklerinde, muhterem amcaları hatrına gelir ve büyük üzüntüye gark olurlardı. Bir gün Peygamberi zişanımız, Hz vahşiden, "Sizi görünce amcam hatırıma geliyor. Bana görünmeyecek bir yere otururmusunuz?" buyurdular.  Hz Vahşi o saatten sonra Rasuli zişanımıza hiç görünmediler. Hep direk arkalarına oturdular. Hep sessiz sessiz ağladılar. Çokmuhteşem mızrak atarlardı. O usta mızrak atması ile Hz Hamza'yı şehit etmişti. Bu hatasına, müslüman olduktan sonra, çok ama çok üzülürlerdi. 

   Aradan yıllar geçmişti. Rasulü zişanımız darı beka eylemişler, yerine halife Hz Ebu Bekrinissıddık RA geçmişlerdi. Bir sürü fitne ve yalancı peygamberler türemeye başlamışlardı. Yemen tarafında Müseylemetül Kezzap isminde yalancı bir peygamber türemişti. Hz Ebu Bekir RA bu yalancı peygamber üzerine bir ordu gönderdi. Eshabı Kiramdan oluşan bu ordu içinde Hz Vahşi RA da varlardı. İslam ordusu ile yalancı peygamberin küfür ordusu karşılaştı. Ehabı güzinden dörtbin sahabi şehit oldu. Mseylemenin ordusundan yirmibeşbin kafir cehennemi boyladı. Bu harpte Hz Vahşi,Müseylemeyi öldümek için fırsat kollamaya başladı. Ordusu dağılan, perişan olan Müseyleme çadırından çıktı. Atına binip kaçacaktı. Mızrak menzilinde idi. Hz Vahşi " Ya Müseyleme " dedi. Müseyleme bakınca o çok usta kullandığı mızrağını müseylemenin kalbine sapladı. Müseyleme cehenneme gitti.
   Kılıcını ve savaş araçlarını atan Hz Vahşi, secdeye kapandı. "Yarabbi  cahil iken Habibinin Amcasını şehit ettim. Habibini üzdüm. Müseylemeyi öldürmemden razı isen, Habibin beni affetsin  Allahım " diye ağlamaya başladığında,  Peygamberimizin Hz Hamza ile teşrif ederek Hz Vahşiyi kaldırmış, "Kalk ya vahşi, Cennette Sen, Ben ve Hamza yanyana olacağız" buyurmuştur. Bu hale orada bulunan ütün eshap şahit olmuştur.

  
 
Din garip gelmiş, garip gidecek. Osmanlı'nın en şatafatlı devirlerinde en büyük lüks ve mutluluk, insanların İslam ile şereflenmeleri haberleri idi. Osmanlı hükümdarlarının gayesi, düşüncesi ve islamı yaymaktı.
 
Osmanlı İmparatorluğunun en muazzam padişahlarından 2.Abdulhamit Han her öyününde bir çeşit yemek yerlerdi.İki çeşit yemek yemezlerdi.Doymazlarsa iki tabak yerlerdi. İsrafı hiç sevmezlerdi. Zaten o şerefli imparatorluğun temeli de dua ve islamı takip üzere atılmıştı.İngiliz ve yahudi propagandaları ile adı  k ı z ı l s u l t a n a çıkan bu mübarek sultan 33 senelik iktidarında sadece 1 idam onaylamıştır. Anne ve babasını öldüren bir zalimin idamını onaylamıştır.Cumhuriyet devrimlerinin yerleşmesi için ise yaklaşık 500.000 den fazla kişinin idam edildiği zamanın yetkililerince iftiharla açıklanabilmektedir.
 İnönü, "İktidarımızın bu kuvvetli zamanında bütün hocaları asmaz isek bu devrimleri yerleştiremeyiz "diye hayıflandığı bilinmektedir. Hatta zamanın iktidarınca " Hocaları bulduğunuz yerde asın. Mahkemesini, astıktan sonra formalite olarak yaparsınız"diye emir verdiği bir çok tarihçi tarafından açklanmıştır.(Kazım Karabekir'in Hatıraları)

 
İşte islamın en muhteşem iktidarını süren Devleti Aliyeyi Osmaniyenin sonu böyle hazin ve garip olmuştur. İngiliz ve yahudiler satın aldıkları asker ve memurlarla Osmanlıyı yıkmaya muvaffak olmuşlardır.Osmanlı İmparatorluğunun yıkılması için yüzbinlerce ingiliz casusu Osmanlı ülkelerinde görev yapmştır. Vahhabilik ingilizlerin kurduğu batıl bir fraksiyondur.Arap ülkelerinin bir çoğunda muazzam taraftar bulmuştur. Bu vahhabiler islamın ruhu olan, din büyüklerinin türbelerine düşmandır.İngilizlerin bundan gayesi, dini en güzel yaşayan bu liderleri, müslümanlara unutturmaktır. İslam ruhunun tekrar yerleşmesine, yeşermesine mani olmaktır.

 İMAN VE KÜFÜR FARKI
  Ehli küfür, Kuran-ı Kerim de ağaca benzetilir. Eğilmez, fakat yıkılır , kırılır. Bir daha da kalkamaz. Ehli iman ise ekin bitkisine benzetilir. Rüzgar gelince eğilir , rüzgar geçince tekrar kalkar. Ehli küfür boş tenekeler gibidir, sesi ve gürültüsü çok çıkar.
  İmansız Firavun, küfrünün icabı yakıp yıkmıştır.  İnsanları kendisine taptırırp secde ettirmiştir. Muhaliflerini, acımadan katletmekten çekinmemiştir. Musa peygamber ve eshbına, "Rabbim Allah" dedikleri için düşman, olmuş harp ilan etmiştir. Eşi Hz Asiye'nin müslüman olduğunu öğrenince acıklı bir şekilde şehit etmekten çekinmemiştir.
 
Nemrut aleyhillağne de kıtal ve vahşetten zevk alan bir sapıktı. Allah'a inandıkları için binlerce müslümanın kanına girmekten çekinmemiştir.
Bütün din düşmanlarının yaptıkları, Nemrut ve Firavun'un yaptıklarıyla çakışır. Biraz dikatli incelenirse.
  Ebu Cehiller de öyleydi. Ammar İbni Yasir RA ın anneleri iman etmişti. Ehli küfür bü iman abidesi hanımın ayaklarını birer deveye bağlayıp canlı canlı parçalamışlardır. Ehli küfrün gözlerinin kör olduğunu, kulaklarının sağır olduğunu Allahımız,  Bakara Suresi'nde açıklamaktadır. Şeytan onlara tamamen hakim olduğu için, acıma, merhamet, adalet, namus, iffet gibi duygularını kör eder. Her türlü canavarlığı yaptırır.
  Osmanlı emrinde yüzyıllarca hıristiyan , yahudi, nasara vb bir sürü gayrimüslim yaşamıştır. Kesinlikle zulüm görmemişlerdir. Kızıl Sultan diye iftira attıkları Abdulhamit Hanı Sani Hz.lerinin 33 yıllık iktidarına infaz edilmesi için onayladığı idam saadece 1 kişidir.İngiliz, yahudi ve diğer küffar iftiralarıyla adı " kızılsultan" a çıkmıştır. İngiliz ve yahudiler İslam memeketlerinin zenginliklerine hakim olmak için büyük bir fitne kampanyası sürdürmüşlerdir. Osmanlı ülkesine milliyetçilik fikirlerini körükleyerek "islam ümmetini" parçalamışlardır. Parçaladıktan sonra da sömürmüşledir. Yüzbinlerce müslüman kanına girmişlerdir. Halen de sömürmekteler.İslam birliğini bozdukları için müslümanlar karşı koyamıyorlar. Perişan bir şekilde hüsranı yaşamaktalar.
  Ehli küfür çok acımasız. Merzifonlu Karamustafa Paşa, Viyana kuşatmasında merhametinin cezasını görmüştür. Emrindeki ordu ile Viyana'ya girecek güçte olduğu halde, fazla kan dökülmesin diye kuşatmayı uzatmıştır. Viyana'nın kendi kendine teslimini beklemiştir.Fitne, fesat ve ihanete mani olamaması da sonunu hazırlamştır. Fakat böyle bir imkanı bulan ehli küfür ise devamlı canavarlık sergilemiştir. Kazıklı Voyvoda vahşeti, sırp katliamı, ermeni katliamı, rus vahşeti, eskilerde haçlı vahşetleri tam bir canavarlık örneğidir. Ehli küfrün özelliklerini bu vahşetler çok güzel anlatıyor.
  İmansız bedenler eline fırsat geçince canavarlaşır.Rabbim Allah diyenlere yaşam hakkını çok görecek kadar canileşir. Allah emirlerini yapmayın diye, her şeyi yapar. Yüzbinlere müslümanı katletmekten utanmaz, sıkılmaz. Tek düşüncesi kendi ego ve iktidarıdır. 
 
İlk Uçak İlk Paraşüt İlk Roket ve İlk Denizaltı

Ünlü Türk bilgini Farabi'nin hemşerisi olan İsmail Cevrehi ünlü bir dilciydi ama teknik konulara da merak sarmıştı. Çeşitli hesaplar yapıyor insanların da kuşlar gibi uçabilmesi için neler yapılması gerektiği üzerine fikir yürütüyordu.

Çalışmalarını belli bir noktaya getirdikten sonra hazırladığı kanatları alarak Nişabur'daki Ulu Cami'nin kubbesine çıktı ve merak içinde kendisini seyretmekte olan halka şöyle seslendi:

- "Ey insanlar! Dünyada benden önce hiç kimseye nasip olmayan bir işe girişiyorum. Boşluğa kendimi bırakıp göklerde uçacağım!.."

Farablı İsmail Cevheri söylediğini yaptı ve kendisini boşluğa bırakıp uçmaya başladı. Bir süre sonra yere inmek istedi ama başaramadı ve aniden düşüp parçalandı. Bu olay 1002 yılında olmuştu.

1159 yılında ise yine bir Türk Bizans İmparatoru Manuel Kommen ve Anadolu Selçuklu Devleti'nin kurucusu Kutalmış oğlu Süleyman Şah'ın oğlu Kılıç Arslan'ın huzurunda uçuş denemesi yaptı.

Üzerinde bulunan gayet uzun ve geniş elbisesiyle At Meydanı'ndaki Dikilitaş'a çıkan bu Türk az sonra kendisini boşluğa bırakıverdi. Üzerindeki elbise bir paraşüt gibi açıldığı için havada kalmayı başardı ve bir süre sağa sola hamle yaparak uçmaya çalıştı. Ancak bu deneme de başarısız oldu ve yüzlerce - binlerce kişinin bakışları altında yere çakılıp kaldı.

Evet... Bu iki deneme başarısızlıkla sonuçlanmıştı ama uçma konusunda insanlığın önüne ışık yakılmıştı. Bunu başarmak yine Türklere yakışırdı ve öyle de oldu.

Dördüncü Murad zamanında yaşayan ve çeşitli ilimlerde bilgi sahibi olan Hazarfen Ahmed Çelebi Galata Kulesi'nden uçarak boğazı geçeceğini iddia etti ve bunu denemek için harekete geçti.

Başta padişah olmak üzere adeta bütün İstanbul ayaktaydı ve bu heyecanlı anı bekliyordu. Hezarfen Ahmed Çelebi sırtına taktığı iri kartal kanatlarını açtı kendini boşluğa bıraktı ve uçmaya başladı... Kanatları çırpa çırpa boğazı geçti ve Üsküdar'daki Doğancılar Meydanı'na inmeyi başardı. İşte ilk başarılı uçuş gerçekleşmişti.

Peki ya roket denemesi?

İnsanların uçabilmesi için bu kadar gayret gösteren ve başarıya ulaşan Türk insanı elbette roket denemesinin şerefini de taşımalıydı. Nitekim öyle oldu...

Dördüncü Murad'ın kızı Sultan'ın doğduğu akşam İstanbul'da şenlikler yapılıyordu. Lagari Hasan Çelebi isimli bir kişi yardımcılarıyla birlikte ortaya çıktı ve "Yedi kollu Fişek" adını verdiği roketine bindi. Kalabalıkla birlikte kendisini seyreden padişaha "Padişahım seni Allah'a ısmarladım; ben İsa Peygamber'le konuşmaya gidiyorum" diye seslendi. Bu arada yardımcıları barutları ateşlemişlerdi. Ateşlemeyle birlikte Yedi Kollu Fişek fırladı ve karanlık gökyüzünde kaybolup gitti. Heyecanlı bekleyiş bir süre devam etti ama dönüşten ümit kesilince kalabalık dağıldı.

Barutların yanması bitince hızı kesilen Yedi Kollu Fişek düşüşe geçmiş kartal kanatlarını açan Lagari Hasan Çelebi ise ilerde bir yere inmeyi başarmıştı. Sevinç içinde saraya doğru koştu sözünü yerine getirmiş olmanın sevinciyle Padişah'a seslendi:

"- Padişahım İsa Peygamber sana selam söyledi!"

Dördüncü Murad Lagari Hasan Çelebi'yi bir kese altınla ödüllendirdi.

Buraya yazdıklarımız şaka değil gerçek; ilk uçak ilk paraşüt ve ilk roket denemesinden sonra yeri gelmişken ilk denizaltı da ecdadımızın yaptığını söylemek zorundayız.

Daha Amerika ve Avrupa'da "denizaltı" diye bir araç bilinmezken Üçüncü Ahmed döneminde "Tahtelbahir" adı verilen ilk Türk denizaltısı yapılmıştı bile.

Mimar İbrahim Efendi'nin buluşu olan bu denizaltı bir timsah şeklinde yapılmıştı. Halk bu denizaltıyı Üçüncü Ahmed'in çocuklarının sünnet törenleri yapılırken gördü ve herkes hayretler içinde kaldı. Tören sırasında Haliç'te denizin dibinden suyun üstüne çıkan bu "Tahtelbahir" ağır ağır ilerleyerek paişahın bulunduğu yere doğru gitti.Yarım saat kadar orada kaldıktan sonra tekrar suyun içine girdi ve az sonra tekrar çıktı. Herkes hayret ve şaşkınlık içindeydi. Timsaha benzeyen bu aracın içinden beş kişinin çıkması hayret ve şaşkınlıkları daha da arttırdı. Bu olay sünnet töreninin en büyük sürprizi olmuştu. Bu konuda ünlü Surname'de ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından yayınlanan "Türk Denizaltıcılık Tarihi" adlı eserde gerekli bilgiler yer almaktadır.

Ancak ne var ki "Tahtelbahir" kısa bir süre sonra unutulup gitmiş ve biz ondan yıllar sonra ilk denizaltıyı Amerikalıların yaptığını sanmışız!

Evet... Uzay teknolojisinin denizaltı denemesinin temelinde bizim fikirlerimiz var ilk uygulamaları biz yapmışız ama teşebbüs safhasından öte geçememişiz. Şimdi başkalarının yaptıklarını hayranlıkla seyrediyor çocuklarımızın gelecekteki başarıları için dualar ediyoruz.

 
 
  Bugün 11 ziyaretçi (19 klik) kişi burdaydı! Tüm Hakları saklıdır  
 
ACILAR PAYLAŞILDIKÇA AZALIR....MUTLULUKLAR DA PAYLAŞILDIKÇA ÇOĞALIR... Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol