ANKARA-ÇAMLIDERE-İNCEÖZ KÖYÜ
   
  Ankara-Çamlıdere-İnceöz Köyü-Koca Harman
  73-KUDÜS TARİHİ
 





"Bir vakit Meryem'in oğlu Isa (a.s.) şöyle dedi: "Ey İsrâiloğulları, ben size Allâh'ın resûlüyüm; önümdeki Tevrat'ın tasdikçisi ve benden sonra gelecek bir resûlün müjdecisi olarak geldim ki onun ismi Ahmed'dir..." (Saf Sûresi)



Gömülü resim için kalıcı bağlantı

HİTLER GİZLİ MÜSLÜMADI
Atom bombasını ilk defa Hitler'in bilim adamları buldular. Lakin Hitler "Biz bunu kullanamayız. Böyle bir caniliği yapamayız" dedi ve kullanmadı da..

Buna rağmen Türkiye'de hala birileri Atom bombasını kullanmayan Hitler'i tarihin en büyük canisi, atom bombası kullanıp "küçük çocuk" adını verdikleri bir bomba ile 170 bin kişilik şehri saniyeler içinde dümdüz eden, çoluk çocuk, bebek, kadın, sivil, ihtiyar demeden katleden ve yakıp atomlarına ayıran devletleri ve liderleri cani ilan etmiyorlar. Neden?

Çünkü dünya genelinde özellikle son elli senede medyaya hakim olan Siyonistler, gizli Yahudiler ve masonlar, herkesin beynini sulandırdığı için...

Yaklaşık yetmiş yıl sonra bu gün hala, Hitler'in 6 milyon Yahudiyi gaz odalarında yaktığına dair tek bir ciddi kanıt bile bulunamadı. Kanıt diye, olaylardan onlarca sene sonra film seti için hazırlanmış yerler gösterildi. 6 milyon insandan arta kalacak devasa kül dağlarına hala kimse ulaşamadı. Hiç kimse hiçbir zaman ulaşamayacak da... Çünkü hepsi yalan.

Hitler hiçbir zaman Türk ve Müslüman katliamı da yapmadı. Ama şöyle bir durup, sakince meseleyi değerlendirip, aklı selim ile sorular sorma imkanı bile vermediler bu millete. Hep bir abartı ile holokost da holokost deyip durdular. Oysa onlarca sene sonra da olsa, Polonya'daki büyük katliamları da Hitler'in ve Almanların yapmadığı, Rusların yaptığı meydana çıktı.

İyi ama Hitler esirleri aç bıraktı, esirler şöyle böyle yaptı diyenlere de sormak lazım. İngilizler, Fransızlar, Japonlar, İtalyanlar dahil herkes aynısını yaptı. Şimdi bu kadar milleti ve lideri bu konuda da görmeyip sadece Hitler'e neden odaklandırıldığınızı düşünmeyecek misiniz? Siyonistlerin Hitler'e olan bu kadar büyük kininin sebebi, Hitler'in aslında ırk olarak Yahudi olduğu ve Siyonistlerin desteği ve planları ile iktidara geldiği halde, onlara çalıştığı halde, sonradan onlara ihanet etmesi(gizli Müslüman olup, elinden geldiğince çaktırmadan müslümanların faydasına karalarlar alması) oldu.

Dünyada üzerinde sömürge halde bulunan pek çok İslam diyarı ikinci dünya savaşı sırasında ve sonrasında özgürlüklerine kavuştular ise, bunu Hitler Amca'ya borçlular.


Fotoğraf photoshop değildir. Hitler, zamanın kudüs müftüsü Hacı Emin el Hüseyni ile gayet sıcak bir sohbet ortamında iken görülüyor. Diğer resimlere de bakılınca, Hitler'in bu İslam alimine çok hürmet ettiği ve çok sıcak/yakın davrandığı görülebiliyor. Emin el Hüseyni, Hitler'in Müslüman olduğuna şahitlik edenlerden biridir. Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) da Hitler'in gizlice Müslüman olduğunu talebelerine anlatmıştır. 


Yavuz Sultan Selim'in Sina Çölünü Geçişi Ve GELEN YARDIM






Mercidabık savaşı ( 1516) kazanılmış sıra Mısır‘ın fethine gelmiştir. Osmanlı ordusu Mısır‘a doğru hareket etmiş ve karşılarına Mısır‘a ulaşmaları için doğal bir engel olan Sina çölü çıkmıştır. Osmanlı askerleri 1,5 senedir seferde bulundukları için yorgun düşmüşler ve vezirlerden bazılarıda bu çölün geçmenin imkansız olabiliceğini geçilse bile çok asker kaybı olacağını düşündükleri için pek istekli olmamamışlardı. Bunu hisseden Yavuz ordusuna hitaben bir konuşma yaptıktan sonra atı Karaduman‘ı Sina Çölüne sürmüş ver arkasından Osmalı ordusuda çöle doğru yürüyüşe geçmiştir. Çölde yürüyüş çok çetin olmuş su idareli kullanılmış teyemmüm ile abdest alınmıştı. Çölü geçiş sırasında bir ara Yavuz Sultan Selim atından inerek yürümeye başlayınca doğal olarak padişahın yürüdüğü bir sırada kimsenin altı srıtında olamayacağından bütün orduda at sırtında olanlar vezirler, beyler beyiler ve sipahiler atlarından inerek yürümeye başladılar. Son derece cevval ve heybetli Yavuz Sultan Selim derin bir huşu içerisinde önüne bakarak yürüyordu, vezirler ve askerler bu durumu merak etmişlerdi acaba sultan neden yürüyordu? Hemen vezirler padişahın nedimesi, sohbet arkadaşı ve sırdaşı olan Hasan Can‘a müracaat ederek durumu öğrenmesini istediler Hasan Can padişahın padişahın yanına yaklaşarak;

- Hayırdır inşaallah Sultanım bütün ordu merak eyler; Devletlü padişahımız, aceb niçin yaya yürürler?diye telaş ederler,dedi.

Yavuz Sultan Selim büyük bir maneviyat ve huşu içerisinde Hasan Can‘a dönerek;

-”İki cihan sultanı Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem önümüzde yaya yürürlerken biz nasıl at üzerinde olabiliriz Hasan Can?…

Bir müddet bu şekilde giden Selim Han, tekrar atına binmesiyle geri kalanlarda atlarına binerek yollarına devam ettiler.

Ve geçilmez denilen Sina Çölü 13 gün gibi kısa bir sürede geçilmiş, yaklaşık 100 yıldır yağmur yağmayan çöle ordunun geçiş sırasında yağmur yağmıştır...


Kudüs Tarihi
Kudüs şehri ilk olarak Ofil Tepesinin Silvan Köyüne bakan kısmında kuruldu, tepede bir
su pınarı vardı ve insanlar su ihtiyaçlarını oradan karşılıyorlardı. Daha sonra bu tepeden
Bizita Dağına ve Moriya tümseğine yerleştiler.
Kudüs tarihteki en eski şehirlerdendir. Tarihçiler Kudüs’ün inşa ediliş tarihi için kesin bir şey
söylememektedirler. Mescid-i Haram’dan 40 yıl sonra kurulmuştur. Tarihi kaynaklara göre
Kudüs şehri kurulduğunda çölden ibaretti, ne vadi ne de dağlara rastlanıyordu. Milattan
3000 yıl önce, Şehre ilk hicreti Arap Kenâniler yaptı. Bu göçler Arap yarımadasının
kuzeyine gerçekleşmiştir. Daha sonra Ürdün nehrinin batısına yerleşmişlerdir. Kudüs
şehri göçler sonucunda genişledi ve Akdeniz’e kadar uzandı. Bölgenin adını Kenan
yeri (Nehirden Denize kadar olan bölgede) koydular. Kenan bölgesin de Kenâniler bir
şehir kurup adını Urşelim koydular, şehir merkezi haline getirdiler, vatan ve toprak
sahibi oldular, bundan dolayı şehrin adı Yebus oldu. Bu bölgeye saldırılarda bulunan
Mısırlıların ve Sina çölündeki kaybolan İbrani kabilelerin saldırılarına karşı çıktılar
ve o bölgeye sahip oldular. Kenâniler yıllar boyunca bu bölgeye olan saldırılara da
karşı çıktılar.
                                                       
Hz. Ömer'in Kudüs'ü Fethi
 Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’in İsrâ hadisesi gerçekleştiğinde, İslam fetihleri
devri başladı. Bu hadisede Kâbe ve Mescid-i Aksa’nın aralarında manevi olarak
bağlantı kuruldu. İslam Ordusu Ubeyde Bin Cerrah önderliğinde şehri kuşattılar.
Patrik Safronyus şehrin anahtarını Hz.Ömer’in kendisine vermek istedi ve
Hz.Ömer şehre geldi. Maddi olarak bağlantı Hz.Ömer (r.a)'ın şehre gelmesiyle
gerçekleşti (636). Şehri aldıktan sonra bir emaname (güven fermanı) yazıldı ve
Hz Ömer (r.a) şehrin ismini İlya'dan Kudüs’e çevirdi.
Fetih Öncesi Kudüs
M.Ö.16.asırda Kudüs şehri Mısırlı firavunlar tarafından ele geçirildi.
Bedevi kabileleri (habiru) Mısırlılara, kralı Ahnatun döneminde saldırıda
bulundular ve Mısır kralı Abdihiba onlara karşı çıkamadı ve şehir bedevilerin
hâkimiyetinde kaldı. Mısır kontrolüne 1.Sitiy döneminde girdi. (M.Ö 1301-1317)
Büyük İskender Filistin’i ele geçirdiğinde Kudüs şehrine sahip oldu. Büyük
İskender öldükten sonra yerine gelen halifeleri hâkimiyeti devam ettirdiler.
Aynı yıllarda Batilamas Filistin’i ele geçirdi ve Mısır topraklarındaki
hâkimiyetine kattı. (M.Ö 323). M.Ö 198 Tarihinde Kudüs Şehrini Suriye’de
bulunan Sikolos Nikatur önderliğindeki Sulukilere tabi oldu. Şehir halkı Yunan
medeniyetinden etkilendi. M.Ö.63 yılında Roma imparatorluğu kumandanı
Bumuci Kudüs’ü ele geçirerek Kudüs’ü Roma imparatorluğu sınırlarına kattı.
Kudüs sonra Doğu Roma (Bizans) ve Batı Roma İmparatorluğu olmak üzere
2 kısma ayrıldı. Filistin de doğu tarafın da (Bizans'ta) kaldı. Şehir iktisadi ve
ticari olarak 200 yıl boyunca refaha içinde kaldı. Kutsal mekânlara hac mevsimlerinde
gelen ziyaretçilerden maddi anlamda çok faydalanıldı. Bu istikrar Kudüs
şehrinde fazla devam etmedi. 2. Farisi kral Suriye'yi işgal etti ve bu işgal
Kudüs'e kadar uzadı. Kiliseleri, mabetleri ve mukaddes yerleri yerle bir
ettiler. Bölgede kalan Yahudiler Hristiyanlardan intikam almak için Farisilere
katıldılar ve böylece Bizanslılar şehri kaybetmiş oldular. Bu durum uzun sürmedi
ve Bizans imparatoru Filistin’i miladi 628 yılında işgal edip Farisileri şehirden kovdu.
Ve Bizans şehre tekrar haç koydu. Genel olarak tarihe baktığımızda Filistin
bölgesinde ve özellikle Kudüs şehrinde Yahudilerin bölgede bulunduğu zaman
çok kısadır.
Fetih Sonrası Kudüs
Hz.Ömer (r.a) devrinden sonra Emeviler şehri kontrol altına aldılar ve çok önem
verdiler. 661 ile 750 yılları arasında hüküm sürdüler. Abbasiler 750 ile 878
yılları arasında Kudüs şehrine hâkim oldular. Abbasiler, Fatimiler ve Karmatiler
arasında olan askeri darbelerden dolayı şehirde istikrarsızlık yaşandı. 1071 tarihinde
Selçuklular şehre hâkim oldu. Daha sonra Fatimilerle yaptıkları çatışmalardan
dolayı haçlılar 88 yıl Kudüs’ü işgal ettiler. Toloni, İhsidi ve Fatimiler (Mısırlılar)
zamanında Kudüs ve Filistin Mısıra tabi oldu.
Kudüs'te Selahaddin Eyyubi Dönemi
1187 yılında Selahaddin Eyyubi Kudüs’ü Hittin Savaşında haçlıların elinden
geri almayı başardı. Kudüs halkına en iyi şekilde muamele yaptı. Kübbetü's
Sahra’nın üstündeki haç işaretini kaldırttı. Şehrin restore, mimari ve yenilenmesine
çok önem verdi. Mübarek Mescid-i Aksa’ya Nureddin Zenki'nin hazırlamış
olduğu minberi hediye etti. Bu minberin işlemesi İslam şaheserlerindendir.
Selahattin Eyyübi’nin vefatından sonra Fransızlar kral Federik zamanında
Kudüs’ü tekrar ele geçirdiler. İngilizlerin elinde 11 yıl boyunca kaldı. 1244 yılında
Salih Kral Necmettin Eyyüp tarafından tekrar Müslümanlar tarafından geri alındı.
1243 ile 1244 yılları arasında Moğollar saldırıda bulundular ve şehri aldılar.
Fakat Memluküler 1259 yılında Ayn Calut savaşında Seyfettin Kutz ve Zahir
Bibars önderliğinde Moğolları yendiler. Ve 1517 yılına kadar Filistin Kudüs
dâhil Mısır ve Şam’a hâkim olan Memluklerin hâkimiyetinde kaldı.
Osmanlı Kudüs'te
 
Osmanlılar 28 Aralık 1516’da Sinan Paşa önderliğinde, Yavuz Sultan
Selim’in Mısır Seferinde Kudüs’e girdiler. Kudüs’ün Fethinden sonra
Yavuz Sultan Selim Mukaddes Kudüs şehrini 31 Aralık 1516 tarihinde
ziyaret etti ve şehrin ismini Kudüs-ü Şerif olarak değiştirdi. Osmanlı
Devleti Kudüs'e 400 yıl hâkim olmuştur. Osmanlı için Kudüs her zaman
büyük önem taşımıştır. Kanuni Sultan Süleyman, Sultan 4.Murad, Sultan
Abdülmecid, Sultan Abdülaziz ve 2.Abdülhamid han Kudüs Şehri için pek
çok hizmette bulunmuştur.
 
OSMANLI'NIN GİRİŞİ  (Kudüs'ün Fethi)
XVI. yüzyıla girildiğinde Osmanlı Devleti en güçlü dönemlerini yaşıyordu ve
kendisine hedef olarak da batıyı seçmişti. Ancak II. Bayezid döneminde
Safevi Şahı İsmail tarafından körüklenen şiî propagandası Anadolu da fitne
uyandırmıştı. Bu nedenle Yavuz Sultan Selim öncelikle Anadolu birliğini
yeniden sağlamak amacıyla İran’daki Safevileri bertaraf etmeye karar verdi.
Çaldıran zaferiyle bertaraf edilen Safeviler den sonra Yavuz yüzünü güneye
çevirdi çünkü Mısır, Filistin ve Suriye ye hâkim olan Memluk’ler, Safevî
Sultan şah İsmail ile iş birliği yapmışlardı. Bu iki devletin iş birliği, Osmanlı
Devleti ve Anadolu birliği için büyük bir tehlike idi. Diğer yandan Memlûklar,
Yavuz’un Suriye’yi istila etmesinden de endişe ediyorlardı. Memluk’ler için
Suriye, Mısırın anahtar durumundaydı.
Bu saydığımız sebeplerden dolayı, Memlûk Sultan Kansuh Gûrî, Ehl-i Sünnet
ulemasının muhalefetine rağmen şah İsmail ile ittifak yapmaktan çekinmedi.
Bu ittifak Yavuz’un planlarını değiştirmesine sebep oldu. İran üzerine
yürüse, arkadan bir Memlûk tehlikesiyle karşılaşabilirdi. Zirâ Kansuh Gûrî,
bu sırada güçlü bir orduyla Halep’e gelmiş, yanında bulunan şehzade
Ahmed in oğlu Kâsım Çelebi yi Osmanlı tahtının yegâne varisi olarak ilan etmişti.
Kansuh Gûrî nin bu ittifak Yavuz un işine yaradı. Sünni ve Şafiî olan
Suriye halkı Yavuz'un yanında yer aldı. Yavuz, Zenbilli Ali Efendi başta
olmak üzere ulemâdan Mülhidlere yardım eden mülhiddir ve üzerine
gidilmesi caizdir mealinde fetvalar aldı. Osmanlı Memlûk ilişkilerinin
bozulmasının en önemli sebeplerinden birisi de Dulkadiroğullarının izlediği
dış politikaydı.
Mumluklara yakın olan Dulkadiroğlu Alaaddin Bey, kendi beyliğinin devamını
Osmanlı Devleti ile Memluk’ler arasındaki denge politikasına dayandırmıştı.
Nihayet Çaldıran seferine katılmayı reddedişi bardağı taşıran son damla olmuştu.
Bunun üzerine Yavuz, Dulkadiroğulları beyliğine son verdi. Alaüddevle’nin
başını da Mısır’a gönderdi. Osmanlılar artık Suriye kapılarına dayanmışlardı.
Nihayet Osmanlı ordusu Kuzey Suriye ye girdiği sırada Kansuh Gûrî yanında
Halife III. Mütevekkil Alâllah olduğu halde, Halep ten hareketle Merc-i Dâbık a
gelmişti. 24 Ağustos 1516'da burada yapılan savaşta, Memlûklar büyük bir
bozguna uğradılar. Bu zafer sonrası Yavuz Sultan Selim, Halep te büyük bir
coşkuyla karşılandı. Burada başta Halife III. Mütevekkil ile üç mezhebin
başkaldılarını kabul eden Sultan, onlara iyi davrandı. Ulu Cami'de okunan
hutbede hatip Osmanlı Sultanın Hadimûl Haremeyn ünvanı ile vasıflandırdı.
Yavuz, Halep'ten sonra Şam üzerine yürüdü ve burayı da kolaylıkla zaptetti.
Yavuz’un hedefi şimdi Mısır’dı. Ancak başta Kudüs olmak üzere Filistin in
önemli şehirleri hâlâ Mumluklu idarecilerin hâkimiyetindeydi. Mısır
yolunu emniyete almak için öncelikle buraların ele geçirilmesi gerekiyordu.
Bunun için de Yavuz, Vezir-i âzam Sinan Paşa'yı görevlendirdi. Sinan Paşa
kısa zamanda Safed, Nablus, Aclun, Gazze ve Kudüs ü fethetti. Yavuz ise
bu sırada Şam’dan Kudüs’e gelmişti. Kudüs'ün Osmanlıların eline geçtiği
tarihi gün olarak kesin belli değildir. Ancak Tarihçiler 28 Aralık 1516 t
arihinde ittifak etmişlerdir. Yavuz Sultan Selim, 31 Aralık 1516'da
şehre gelmiştir. Şehrin Osmanlı yönetimine geçişi hakkında kaynaklarda
arklı rivayetler yer almaktadır. Bu kaynaklar, şehrin kendi isteğiyle
Osmanlı yönetimine geçtiğini yazmaktadır. Ancak, o sıradaki Kudüs
Memlûklu valisi İli Bey, Memlûk ordusunda yer almştı ki, Kudüs'ün
kendiliğinden Osmanlı yönetimine geçmesi biraz kuşkuludur. Olayların
gidişatından anlaşıldığına göre Kudüs'ün fetih tarihi Ekim 1516 (Ramazan-922)
olmalıdır. Kışı Şam'da geçiren Yavuz, Aralık ayının sonlarına doğru buradan
ayrılarak, 3 Aralık'ta devlet ileri gelenleriyle beraber Kudüs'e geldi.
Yavuz'un şehre gelişi sırasında Kudüs'ün tüm ruhanîleri padişahı şehrin
dışında büyük bir tâzimle karşıladılar. Yavuz, ruhanîlere gerekli ilgiyi
gösterdikten sonra, şehrin tam karşısında otağını kurdurttu. Bu sıralar i
kindi vaktiydi. Padişah akşam namazını Mescid-i Aksa'da kılacağını söyledi.
Bunun üzerine görevlilere haber gönderildi. Kur'an'ın sitayişle bahsettiği bu
kutsal mabed 12.000 kandille aydınlatılır. Padişah bu kutsal kente namaz
vaktinden önce girer. Önce Kubbetü's Sahra'da Rummân Davud (a.s.) ile
Nahl-i Hamza (r.a.) ziyaret eder. Sonra Hacer-i Sahra'y tavaf eder. Daha sonra
Kubbe-i Sahra'nın altına iner ve burada iki rekât hacet namaz kılar. Buradan akşam
namazının edası için Mescid-i Aksa'ya geçer. Görevliler, padişahı kokulu
mumlarla karşılarlar. Sultan burada akşam namazını edâ ettikten sonra, biraz
dinlenir. Daha sonra burada iki rekât hacet namazı kılar, dualar eder. Yatsıyı da
eda ettikten sonra otağna döner. Sultan, ertesi sabah binlerce koyun ve deve kurban ettirir.
Kubbe-i Sahra'yı ziyaret eder ve Mescid-i Aksa'da iki rekât hâcet namaz kılar.
Daha sonra şehri gezer, Kudüs halkına ihsanlarda bulunur. 1 Ocak 1517'de Kudüs
Şehrinden ayrılır.
Osmanlı'nın Kudüs’teki Varlığı
Kudüs’te Osmanlı Dönemi Osmanlı Devleti Kudüs'e 400 yıl hâkim olmuştur.
Osmanlı için Kudüs her zaman büyük önem taşımıştır. Yavuz Sultan Selim
Yavuz Sultan Selim Mercidabık savaşında Memluk’leri yendikten sonra tüm
Şam bölgesini Osmanlı topraklarına kattı ve daha sonra Kudüs Şehrine gelerek
Mescid-i Aksa ve Mukaddesatı ziyaret etti. Osmanlının Kudüs Fethi Kudüs
halkını çok sevindirdi Sultanın ziyaretinde onu büyük bir yemeğe davet ettiler.
Yavuz sultan selim han Kudüs halkına ekonomik reformlar ve düzenlemelere
kadar birçok konuda söz verdi. Fakat düzenlemeleri sağlayamadan kısa süre
sonra vefat etti. Osmanlının Kudüs Fethin den sonra ispanya kralı Hristiyanların
Kudüs’ü ziyaret edebilmesi için Yavuz Sultan Selimden harç karşılığında izin aldı.
Kanuni Sultan Süleyman Kudüs Şehri için birçok hizmette bulundu, bunlardan
bazıları; Kudüs Şehrinin surlarını yenilettirdi. Kudüs kalesinin restoresini yaptırdı.
Birçok sayıda çeşme Kubbetü’s Sahra’nın yer döşemesi Mescid-i Aksanın Surlarını
ve Kapılarını Restore edip yenilettirdi. Meryem validemizin kapısını açtırdı
Silsile kubbesinin fayanslarını yenilettirdi. Bab-ı Zehebi kapısını kapattırdı.
Kanuninin Eşi Hürrem Sultan Tekkesini inşa ettirdi. Bu tekkeden çok sayıda
Fakirin yemek ve ihtiyaçları karşılanıyordu. Kanuni Sultan Süleyman Kudüs
şehrinin istikrarı ve güveni için Kudüs-yafa şehri arasındaki yolun kontrolünü
El-Ebigavş kabilesine verdi (Onlara Turistlerden gelen aidatlar karşılığında vermişti)
Kanuni Döneminde de Hristiyan hacılardan harç alınıyordu.
Sultan Murat Döneminde Kudüs şehrinde istikrar biraz tehlikeye girdi. Bu
sebepten dolayı Sultan Murat Kudüs El-Halil yolu üzerinde Şehrin güvenliği için
kale inşa ettirdi. Bu kalenin içinde mescit ve kışla bulunmaktaydı. Kalenin içinde
Dizdar ve 40 asker görev yapmaktaydı.
Kanuni’nin Kudüs'te kutsal mekânlarda temizliğe ve edebe uyulması hakkındaki
Fermanı
Kudüs-i Şerîf beyine ve kadısına hüküm ki: Molla Siyami gelip haber verdi ki;
Kudüs-i Şerif'te bulunan Mescid-i Aksa, Sahratullah-ı Müşerref (Kubbetü's-Sahra)
ve Hz. İsa'nın Kabri gibi kutsal mekânlara ibadet ve ziyaret için gelen bazı
kadınlar o mekânları kirletip, edebe aykırı davranıyorlarmış. Bu haber üzerine
buyurdum ki; Emrim oraya vardıktan sonra bu gibi davranışlara kesinlikle
izin vermeyin. Şayet bunun aksini duyarsam bilesiniz ki görevden alınmakla
kalmazsınız. Sen ki kadısın bu emrimi sicile kaydet ki senden sonra gelen
kadılar da bu emrime uysunlar.
Kanuni Sultan Süleyman’ın Kudüs’e 40 milyon akçe, bugünkü bedelle yaklaşık
1 trilyon 500 milyar lira vakfederek burayı bayındır kılmıştır. Yaptırdığı eserlerden
sadece çeşmelerin sayısı 18. Sebil el-Silsile... Elvaad Kanuni Çeşmesi... Babel
Nezir Çeşmesi... Kudüs Köprüsü üzerinde Sebil bil-Kadissultan… Kudüs Kalesi
ve kalenin girişinde Kanuni Namazgâhı... Kale içinde bulunan Lala Mustafa Paşa
Camii bulunmaktadır. Caminin minaresinin 19. yüzyıldan bu yana Davut kulesi
adıyla anılmaktadır.
Peygamber Efendimiz (s.av.)’in Miraca yükseldiği kutsal kayayı çevreleyen
kutsal yapı. 7. yüzyılda Halife Abdul melik tarafından yaptırılmış. Bugünkü
görünümünü Kanuni döneminde almış. Kanuni bu kutsal mabedin dış yüzünü
mermer ve çinilerle bezemiş. Mavi yeşil ve sarıyla karışık bu çiniler binaya
bugünkü özelliğini veriyor. Yapıya ayrı bir güzellik kazandıran ve Kanuni
tarafından yaptırılan mermer kaplamalar göz dolduruyor. Binanın üst kısmını
saran bir kitabe görüyoruz. Kitabe kuşağı renkli sır tekniğiyle yapılmış. Kuşak
Kanuni’nin ismini taşıyor. 1551 yılında yazılmış.
1327 yılında Memlukler tarafından yenilenmiş. Avlunun dört bir tarafına
serpiştirilen çoğu Osmanlı eseri olan namazgâhlarsa her dönemin izlerini taşıyor.
Avluda bir köşe daha var ki Osmanlı su medeniyetinin en güzel örneklerinden
biri sayılmalı. 1525 yılından kalma bu şadırvan Kudüs valisi Kasım Paşa
tarafından yaptırılmış. Suyu yine bir Osmanlı eseri olan sultan havuzundan
sağlanıyor. Sultan havuzu, Kanuni’nin Kudüs’e kazandırdığı en önemli
armağanlardan bir tanesidir. Osmanlı Sultanı Kanuni Sultan Süleyman
Kudüs şehrini çevreleyen surları 1542 yılında inşa ettirdi.
Kudüs Şehri Sulta Murad döneminde Sayda ve Akka eyaletine bağlı bir
sancak bölgesiydi. Napolyon Gazze, Yafa ve Ramla şehirlerini işgal
ettikten sonra Kudüs halkına yazı yazarak emirlerine uymalarını istedi
ama Kudüs halkı cevap olarak Akka eyaletine bağlı olduklarını ve
akadan bir emir gelirse size uyarız dediler. Napolyon bunun üzerine
Akka şehrine saldırdı fakat Ahmet paşa şehri surlarla çevirmişti ve
Napolyon başarısız oldu. Kudüs 1820 yılında Şam eyaletine bağlandı.
1831 de mısır prensi İbrahim paşa Kudüs ve Şam bölgesini işgal etti ve
o dönemde bölgede çok sayıda çatışma oldu çünkü Osmanlı 1841 tarihinde
bölgeye tekrar hâkim oldu.
Sultan Abdülmecid döneminde Osmanlı Kudüs’e tekrar hâkim oldu.
Sultan Abdülmecid Sultan Abdülmecid Mescidi Aksanın restoresini
yaptırmıştır ve 20000 altın harcamıştır. Bu dönemde Kudüs şehrinin
nüfusu artmıştır ve 1858 de insanlar Kudüs surları dışına yerleşmeye
başlamıştır.
Sultan Abdülaziz döneminde 1867 tarihinde, Kudüs çok gelişmeye
başladı ve birçok yol ve çarşı inşa edildi.(Kudüs-yafa ve Kudüs-Nablüs
şehri arasındaki yol) Kudüs’ün yolları mermerlerle döşendi, bu döşemeler
günümüze kadar bölgede mevcuttur. Sultan Abdülaziz mescidi aksanın
süslemesi ve restoresine 30000 Osmanlı akçesi harcadı ve Umeri camisini
inşa ettirdi. 1892’de Kudüs-Yafa şehri arasında tren yolu inşa edildi 1909
yılında El-Halil kapısının yanına büyük kale inşa edildi ve yanına çeşme
yaptırıldı. Kudüs şehri Osmanlı Döneminde 400 yıl boyunca barış ve
huzur içinde yönetildi. 1.Dünya Savaşı’ndan sonra ise Kudüs’ün yönetimi
Osmanlı idaresinden çıkarak İngiliz mandasına geçti ve 1948 tarihinde İsrail
Devleti Batı Kudüs’te kuruldu. 1967 tarihinde İsrail Kudüs’ün tamamı işgal etti.
Osmanlı Sonrası (İsrail ve İngiliz İşgali)
09 Aralık 1917 tarihinde Kudüs Şehri İngilizlerin eline geçti ve İngiliz
mandası haline gelerek Filistin’in başkenti oldu.14 Mayıs 1948 tarihinde
İngilizler Kudüs şehrinden çıkarak, bölgede İsrail işgalci devleti kurdular
ve o tarihte Arap İsrail çatışmaları başladı. Filistin’in 5’te 4’ünü işgal ettiler.
Kudüs şehri o tarihte ikiye ayrıldı, Batı Kudüs İsrail işgali altında kaldı,
doğu Kudüs Ürdün kontrolünde Müslüman Arapların elinde kaldı. 1967
savaşının 7.Gününde İsrail Kudüs Eski şehrinin tamamını işgal etti. Bu işgal
hala devam etmektedir. Bu süreç içinde şehir halkı işgale karşı direnişe
devam ettiler. Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa İsrail
tarafından yönetilmektedir. İsrail’in Kudüs’ü Yahudileştirmeye yönelik
çalışmaları devam etmektedir. Arap Müslümanları şehirden çıkarmak
için planlar kuruyorlar. Siyasi ve Demografiyi değiştirmeye çalışıyorlar.
Kudüs Şehri Adaletin ve Hukukun var olduğu bir ortamı aramaktadır ve
bu ortama kavuşmak için gelecek günü özlemle beklemektedir.
Kudüs Fermanı
Ermeni Patriği Serkiz, diğer papazlarla birlikte Sultan'a gelerek
kendilerine in'amda bulunmasını arzu ederler. Eskiden beri
tasarruflarında bulunan kilise ve ma'bedleri yine kendilerinin
tasarruf etmesi, Hz. Ömer ve Selâhaddin Eyyubi'nin kendilerine
verdiği ahidnâmeyi Yavuz'un da yenilemesini arzu etmişlerdir. Bunun
üzerine; 'eskiden beri tasarruf yetkisine sahip Ermeni râhiplerin,
Kamame, Hz. İsa'nın doğduğu Beytüllahım mağarası, kuzeydeki kapının
anahtarı, içerde kamame kapısındaki iki şamdan ve kandilleri, Büyük
Kiliseleri, Mar Yakub, Deyr'üz-Zeytun, Habs'ül-Mesih kiliseleri, bunlara
ait vakıflar, bağlar, bahçeler, aynı dine mensup Habeş, Kıptî ve Süryâni
milletleri, bunların terekeleri ve benzeri hususlarda yine tasarrufa
yetkili olduklarına karar verilmiştir. Bunlara kimse müdâhale e
demeyecektir. Evlâdlarım, vezirler, sâlihler, kadılar, beylerbeyleri,
sancakbeyleri, voyvodalar, subaşılar vesaireler bununla amel etsinler'diye
emir vermiştir.
Kışı Şam'da geçiren Yavuz, Aralık ayının sonlarına doğru buradan
ayrılarak, 3 Aralık'ta devlet ileri gelenleriyle beraber Kudüs'e geldi.
Yavuz'un şehre gelişi sırasında Kudüs'ün tüm ruhanîleri padişahı
şehrin dışında büyük bir tâzimle karşıladılar. Yavuz, ruhanîlere
gerekli ilgiyi gösterdikten sonra, şehrin tam karşısında otağını kurdurttu.
Bu sıralar ikindi vaktiydi. Padişah akşam namazını Mescid-i Aksa'da
kılacağını söyledi. Bunun üzerine görevlilere haber gönderildi. Kur'an'ın
sitayişle bahsettiği bu kutsal mabed 12.000 kandille aydınlatılır. Padişah
bu kutsal kente namaz vaktinden önce girer. Önce Kubbetü's-Sahra'da
Rummân- Davud (a.s.) ile Nahl-i Hamza (r.a.)ziyaret eder. Sonra Hacer-i
Sahra'y tavaf eder. Daha sonra Kubbe-i Sahra'nın altına iner ve burada
iki rekât hacet namaz kılar. Buradan akşam namazının edası için Mescid-i
Aksa'ya geçer. Görevliler, padişahı kokulu mumlarla karşılarlar. Sultan burada
akşam namazını edâ ettikten sonra, biraz dinlenir. Daha sonra burada iki
rekât hacet namazı kılar, dualar eder. Yatsıyı da eda ettikten sonra otağına
döner. Sultan, ertesi sabah binlerce koyun ve deve kurban ettirir. Kubbe-i
Sahra'yı ziyaret eder ve Mescid-i Aksa'da iki rekât hâcet namaz kılar.
Daha sonra şehri gezer, Kudüs halkına ihsanlarda bulunur. 1 Ocak
1517'de Kudüs Şehrinden ayrılır.(KUDÜS TARİHİ MİRASIMIZ
DERNEĞİ SİTESİNDEN ALINTIDIR.)
 
  Bugün 6 ziyaretçi (12 klik) kişi burdaydı! Tüm Hakları saklıdır  
 
ACILAR PAYLAŞILDIKÇA AZALIR....MUTLULUKLAR DA PAYLAŞILDIKÇA ÇOĞALIR... Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol