30-Kalkan ortasında stilize edilmiş güneş motifi ve 12 yıldız
Balkanlarda Rus a esir düşen Osmanlı Askerleri..Kıt olan yiyeceklerini kedi ile paylaşabilecek kadar insandılar..
OSMANLI TORUNUYUM
Kimseye boyun eğmem şan şerefle doluyum
Gövdem ana doluda Osmanlı torunuyum
Dünyanın her yerinde soydaşlarla doluyum
Harekete geçersem dünyayı titretirim
Bir ayağım Macar da bir ayağım cindedir
Gövdem Ana doluda Osmanlı torunuyum
Dört kıtada vardır atlarımın izleri
İyi bakın tarihlere tanırsınız bizleri
Her yerde eserim var ayna gibi yüzleri
Camiler medreseler temsil eder bizleri
Bir ayak Makedonya bir ayağım hicazdır
Gövdem Ana doluda Osmanlı torunuyum
Yaratana inanır kimseye boyun eğmem
Bana değmeyenlere hiçbir zaman ben değmem
Tedbirimi alırım oyunlara da gelmem
Sözüm senettir benim verdiğim sözden caymam
Bir ayağım Avrupa bir ayağın Rusya’dır
Gövdem Ana doluda Osmanlı torunuyum
Dünyanın gidişine hayretle bakıyorum
Bütün haksızlıklara ben karşı çıkıyorum
Bir yerde mazlum varsa ben kucak açıyorum
Çıkar gözetmek bilmem gerçeğe bakıyorum
Bir ayağım Kudüs da bir ayağım koradır
Gövdem Ana doluda Osmanlı torunuyum
Söz verdimi yaparım kimse şüphe duymasın
Sözünden cayan varsa onu bizden saymasın
Cepede savaşırım barışta hep dostum ben
Hiç kimseye kın tutmam ama boyunda eğmem
Bir ayağım Filistin bir ayağım Karabağ
Gövdem Ana doluda Osmanlı torunuyum !!!
“OLMAYA DEVLET CİHANDA BİR NEFES SIHHAT GİBİ”
Sultan Üçüncü Mustafa, “Lâleli Baba Câmii veya Lâleli Camii” olarak bilinen camii ve çevresindeki diğer hayır eserlerini inşâ ettirdiği esnada Lâleli Baba’nın şöhretini duyar ve kendisini saraya dâvet eder, görüşme esnasında:
Pâdişâh, bir hayır duâda bulunmasını ricâ edince Lâleli Baba: “Padişahım, hayâtın müddetince âfiyetle ye, iç ve hâcetini gör” diye duâ eder. Bu duâ hünkârın hoşuna gitmez. Bu esnâda Lâleli Baba “Peki öyleyse yiyin, için lâkin aslâ hâcet etmeyin” der. Bu görüşmeden sonra Üçüncü Mustafa kabız olur. Tedavî mümkün olmayınca bunun Lâleli Baba’nın kalbinin kırılmasından olduğu anlaşılır ve tekrar saraya dâvet edilir. Pâdişâh, kendisini affetmesini ve âcilen bu sıkıntıdan kurtarmasını ricâ eder. Lâleli Baba da câmiye kendi adının verilmesi şartı ile sultanı tedavi eder.
OSMANLI NEDEN YIKILDI (BİZ NEDEN YIKILDIK) ??
Osmanlı bizim dedelerimiz. Biz Osmanlı torunuyuz. Biz Osmanlıyız. Ama Osmanlıyı tanımıyoruz. Dedelerimizi bilmiyoruz. Bilemiyoruz. Bilemedik. Bildirmediler. Mülk Allah’ın CC dır. Ölümü ve hayatı halk eden Alemlerin Rabbıdır.Dünya, gezegenler, yıldızlar O’nun halk buyurduğu eşyalardır. O’nun mülküdür.Üzerinde yaşayan canlı cansız her zerrat onun mülküdür. Dünya üzerindeki insanlar İmtihan ile, kulluk ile imtihan edildikleri için akıl nimetine sahiptirler. İnsanlar yaratılmışların en şereflisidir. İman nasip olan insanlar ise insanların en şereflisidir.
Alemlerin Rabbi önce ölümü halketmiştir. Mülk suresinde öyle buyururlar. “O Allah önce ölümü sonra hayatı halketti” . buyurur. Sizin amel bakımından hanginizin güzel olduğunu bildirmek için.
Her mahlukun bir ömrü vardır. İnsanlar en fazla 80- 90 sene yaşarlar. Otlar bir sene. Ağaçlar on sene, otuz sene, elli, yüz, bin sene yaşayayanları vardır.Hayvanların da değişik ömürleri vardır. Hatta islam alimleri cansız eşyaların da ömürleri olduğunu söylemişler. Bir bardağın, bir tabağın, bir evin, bir masanın da ömrü vardır. Devletlerin de ömürleri vardır. Tarihte uzun yaşayan devletleri incelerseniz en uzun yaşayanı DEVLETİ ALİYEYİ OSMANİYE’ DİR. Ashabı kiramdan sonra dini İslam’ı en güzel yaşayan Osmanlılardır. Ashabı Kiramdan sonra dini İslama en güzel hizmeti yapan bizim şerefli dedelerimiz Osmanlılardır. Osmanlılar, Ashabın Hendek harbinde ve sayısız yerlerde nusreti ilahi ile yardım olundukları gibi yardım olunmuşlardır. Ashabın İmamı Peygamberi Zişanımız idi. Peygamberimiz nübüvvet nuru ile bakar ve Vahiy ile hareket ederdi. Önemli olaylar karşısında vahiy beklerdi. Alemlerin Rabbi’nin emir ve işaretleri ile hareket ederler ve muzaffer olurlardı. Onların başında Peygamberi Zişanları var idi. Onları hayıra götürürdü.
Atamız Osman Bey, Şeyh Edebali Hz lerinde misafir iken gördükleri rüyayı mana Sultanı, evladı Rasul olan mübarek Şeyh Edibali Hazretleri tabir ediyordu. Beyim “Allah sana, dünyanın birçok yerini gölgesi altına alacak bir devlet nasip edecek” diye müjdeliyordu. Alimler iki sınıftı. Bir sınıfı ilimlerin zahirine vakıf olan alimlerdi ki bizim okuduğumuz gibi ilimleri okur ve anlardı. Diğer bir alim sınıfı ise peygamberimizin “Alimler peygamberlerin varisleridir” buyurduğu mana alimleriydi. Mana ilimlerine sahip olayların perde arkasını görebilen sultanlardı. Hz Yusuf’un ruya tabiri bu mana ilmiyle ilgiliydi. Hz Fatih’in İstanbulu fethedeceğini bildiren Hacı Bayramı Veli Hazretleri bu mana ilmine sahip idi. İstanbul’un manevi Fatihi olan Akşemseddin Hazretlerinin Zamanın Varisi Rasulü olan Ubeydullahı Ahrar Hazretlerini yardıma çağırması bir mana işiydi. Ubeydullah’ı Ahrar Hazretlerinin Hazreti Fatihe görünüp “ Binlerce maneviyat eri ile yardımına geldim. Tasalanma, fetih yakındır diye teselli etmesi bir mana sultanlığıydı. Hazreti Fatih o olaydan sonra İstanbul’u alabilmişti. O hadiseden sonra askerin moreli en üst seviyeye çıkmıştı.
Osmanlı’nın son zamanlarına doğru din zayıfladı. Din adamları dünya perest oldular. Allah için değil de madde için eğilir oldular. Bilhassa zenginlerden bir şeyler talep etme yalakalığı hastalığına tutuldular. Hoca bir şey isteyecek diye halk hocadan kaçar oldu. Bazı hoca kılıklı kepazeler dini yanlış kullanarak sihir, büyü gibi şeyleri icrada dini ilimleri kullanır oldular.Üç beş kuruş dünyalık için din ve imanını satıp süfli kafir cinnilere secde eden bu hoca kılıklı yaratıklar din adamlığının adını da rezil ettiler.Halk İslam edep ve izzetinden yüz çevirmeye başladı. Aydın geçinen kesim İslam izzetini bırakıp batının kepaze adetlerine hayranlık duymaya başladılar. Dans, içki, alem, hovardalık, eşkiyalık ar edilmeden icra edilir oldu. Utanma, yüz kızarması, hicap gibi erdemlerin yerini utanmazlık, arsızlık ve edepsizlik alır oldu. Devlet dairelerinde namuslu memurlar azaldı. Rüşvetçi, arsız ve hırsızların sesi çok çıkar oldu. Osmanlı halkı dini edep ve güzelliğini kaybeder oldu.
“Kim ki Allah dininden yüz çevirirse onlar için dünya ve ahret darlığı ( perişanlığı ) vardır” buyuran Rabbimizin bu fermanı Osmanlı halkı ve Müslümanlar üzerine tecelli etmişti. İslam ülkeleri üzerine kara bulutlar, bela ve musibetler gelmişti. Rusya’da komünizm belası Müslüman kıyımında idi. Çinde, Balkanlarda, Mısırda, Libyada İtalyan ve İngilizler Müslüman kıyımında idi. Dünyanın her yerinde Müslüman kıyımı vardı. Müslüman olan her yerde, Müslümanlar kıyıma ve zillete uğruyordu. Osmanlı’nın beslediği yahudi kargaları masonluk dernekleri ile Osmanlı’nın gözlerini oymuşlardı. Masonlar tarafından kurulan ittihat ve terakki cemiyetinin anlamı “ birlik ve yükselme “ cemiyeti idi. Ama “dağılma ve alçalma “ olarak faaliyet gösterdiği anlaşılınca iş işten geçmişti. İçimizdeki Yahudi ve masonlar böyle yalanlar ile ak’ı kara, kara’yı ak olarak göstermişlerdi. En büyük silahları yalandı. Peygamber Halifesi olan şerefli Osmanlı Hakanı “Ulu Hakan Abdulhamit Han’ ı “ halk gözünde “kızıl sultan “ diye lekelemeyi becermişlerdi. Türk Milleti atalarına , dedelerine sövecek kadar benliğinden koparılmıştı.
Hz Fatıma annemiz bir gün Rasulümüz’ün Hanelerine gelirler. Yüzlerinde bir sıkıntı işareti vardır. Peygamberimiz sorduklarında, “Babacığım, zevcem Hz Ali’ye hatalı bir davranışım oldu. O’nu üzdüm. Peşinden hemen gönlünü aldım. Kendimi affettirdim, buyurur. Bunun üzerine peygamberimiz “ Ya Fatıma , Ali sana dargın iken ölsen, namazını kılmaz idim” buyurur.Atalarımız Osmanlının hanımları bu inceliği bildiklerinden kocalarına saygıda kusur edemezlerdi. Osmanlı kocaları da “Siz ehlinizin maiyetiniz altındakilerinin çobanısınız, onların madde ve manasından mesulsünüz” hadisi şerifi mucibince kadınlarına, sadece ev ve çocukların bakımı işini verir ve onları dışarı işleri ile ezmezler idi. Osmanlı erkekleri kendilerinin ve hane halklarının çok güzel bir İslam ahlak ve terbiyesi ile yetişmelerine azami gayret sarf ederlerdi. Dini emirlere uymanın verdiği manevi huzur ve zevk ile Osmanlıda boşanma diye bir kavram yoktu. İstatistiklerde 625 senelik Osmanlı ömründe kayıtlara intikal eden boşanma sadece sekiz (8) idi. Osmanlı dünyada ashabı kiramdan sonra en ulvi aile yapısına sahipti. Osmanlı da destanlar yazan kahramanları yetiştiren elleri öpülesi Osmanlı anneleridir. Bu anneler sabah kocalarını evden uğurlar iken “ biz aç ve susuzluğa razı oluruz ama haram lokmaya razı olmayız” buyurarak kocalarının izzet ve vakarlarını yükseltirler idi. Hallerinden şikayetçi olmaz, efendilerini dünyalık hırsı ile tazyik etmezlerdi.
Şimdi madde ön plana çıkarılmış. Madde kutsal olmuş. İslami değerlerden habersiz ve zavallı kadınların tek ölçüsü madde ve nefsani arzuları tatmin olmuştur. Bizim dinimizde boşanmanın kabul edilebilir bazı sebepleri vardır. Yahudi ve masonların İslam’ı karalamak için kullandıkları üç talak meselesinin bazı kriterleri vardır. Erkeklerin hangi sebepten eş boşayabileceğinin hükümleri vardır. Osmanlı bu inceliği bildiği için boşanma kavramı yoktu Osmanlı’da. Zamanımızda erkekler de dini izzet ve inceliklerden habersizdir. Osmanlı asalet ve izzetinden habersizdirler. Böyle olunca elbise değiştirir gibi eş değiştirmede bizi utandırmaz ve yüzümüzü kızartmaz olmuş. Vefa ve sadakat kavramları iyice zayıflatılmış. Müslümanlar bu çıkmaz ve avarelikler içinde nusibet ve belalar ile ezilir olmuş. Eski kültür ve güzelliklerimize tekrar dönebilmek arzu ve gayretlerine sahip olmak dua ve temennisi ile. Bize Osmanlı devri gibi dünyanın en güçlü devleti olacağımız kapıları aç, ve halk olarak bizi o yüksekliğe layık olacak hallere döndür ALLAH ‘ım. Baykuşlar Osmanlı üzerine tüneyip İmparatorluğumuzu yıktılar. Yahudi Ortadoğu petrollerine konmak için Osmanlı’yı yıktı. Türk milletinin pasifize edilmesi için milli benliğini yıkmak için devrimlerle kültürümüz talan edildi. Nerde müslüman kıyımı var ise orada yahudi rantı ve hesabı ve sömürü planı vardır. Aynı baykuşlar yine görevde. Dünya müslümanlarının tek ümidi olan güzel ülkemize kefen biçme hesabı yapıyorlar. Dünyadaki mazlum müslümanların çilesini doldur da onları ehli küfre ezdirme Allah’ım. Ülkemize birlik ve dirlik ver. Yahudi planlarını bozuver mevlam..H.İbrahim KOÇAK 5 KASIM 2015 ALANYA
Osmanlı Hanedanından Hayatta Olanlar..
Abdulhamit Kayıhan OSMANOĞLU Beyefendi.
Abdulhamit Kayıhan OSMANOĞLU Efendimiz.
Bugün 32 ziyaretçi (134 klik) kişi burdaydı!
Tüm Hakları saklıdır
Ulemalar Yatağı,Asil, Karakterli İnsanların Güzel Köyü..
Bu websitesinin sahibi "Top liste" ekstrasını daha aktive etmemiş!
Facebook beğen
ÇAMLIDERE-İNCEÖZ KÖYÜ
Köyümüzün tarihi yüzlerce sene evvellere kadar uzanır. Mezarlığın krşısındaki SARIÇALILIK ta kimlerin yattğını bilemiyoruz.
Köyümüzde 1769 tarihli ve "İnceöz karyeli el-hac Osman"ın yaptırdığı tarihi çeşme halen hizmet vermektedir. Yapılalı 2016 senesi itibari ile 247 sene olmuştur.Bu çeşme önce Caminin önünde, Ahmet Yıldırım'ın evinin önünde ve son olarak şimdiki yerinde hizmet vermektedi.
Köyümüz Ankara ilinin Çamlıdere ilçesine bağlı güzel bir anadolu köyüdür. Havasının güzel, kuru ve oksijeninin bol olmasından keresteler asırlarca çürümez. Ormanı ve devamlı esen rüzgarı ayrı bir güzelliktir.Hemen ayak ucundaki Çamlıdere barajı köyümüzün güzelliğini daha da çoğaltmıştır.