ANKARA-ÇAMLIDERE-İNCEÖZ KÖYÜ
   
  Ankara-Çamlıdere-İnceöz Köyü-Koca Harman
  20-BİR GÜN BİZ DE EHLİ BERZAH OLACAĞIZ -1-
 
ARİFE GÜNÜ İKİNDİNAMAZI SONRASI KÖYLÜ TOPLUCA MEZAR ZİYARETİNE GİDERİZ.

BÜTÜN KÖYLÜLERİMİZ MEZAR ZİYARETİNE KATILIR.

ÖNCE TOPLUCA KUR AN OKUNUP TOPLU HEDİYELER GÖNDERİLİR.  SONRA HERKES AKRABA MEZARLARINI ZİYARET EDER.




BU NEZİH VE GÜZEL GELENEĞİMİZ YÜZYILLARDIR DEVAM EDEGELMİŞTİR. KIYAMET SABAHINA  KADAR DA DAİM OLSUN.



Rahmetli Ahmet Kaya nın oğlu Ünal Kaya..Allah Rahmet buyursun..
İBRETLE OKUMAK LAZIM HİÇ;
Nasrettin Hoca'ya sormuşlar:
“Kimsin?”
“Hiç” demiş Hoca, “Hiç kimseyim.”
Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca:
...“Sen kimsin?”
“Mutasarrıf” demiş adam kabara kabara.
“Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Nasrettin Hoca.
“Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam.
“Daha sonra?” diye üstelemiş Hoca.
“Vezir” demiş adam.
“Daha daha sonra ne olacaksın?”
“Bir ihtimal sadrazam olabilirim.”
“Peki, ondan sonra?”
Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamını söylemiş:
“Hiç.”
“Daha niye kabarıyorsun...




RUH ÖLÜMSÜZDÜR.

Mü'minlerin ruhları da, kafirlerin ruhları da "ölüm" denilen şey gerçekleştiğinde sadece bedeninden ayrılırlar. Ölüm bir "yok oluş" değildir. Ölüm, yılanın kabul bırakması misali bir haldir.

Cennet ve Cehennem, yedi kat semanın üzerinde bulunan beş kat daha semadan biri olan "Alem-i Arş"tadır. Şu anda fiilen mevcutturlar. Ama kıyamet kopup bütün herkes hesaba çekilene kadar, şu ana kadar ölmüş ve kıyamete kadar ölecek kişilerin ruhları cennet ya da cehenneme götürülmez. Bedeninden ayrılan ruh, vazifeli melekler tarafından, melek hızında yine yedi kat semanın üzerindeki bir sema katında bulunan Illiyyin ya da Siccin'den birine götürülür.

Bazı peygamberlerin, şehitlerin, velilerin, salihlerin, salihaların ruhları ise özgür bırakılır. Onlar ruhaniyetleri ile istedikleri zaman dünyaya gelirler, sevdikleri kişileri görürler, izlerler, dinlerler. Allah'ın izni ile istediklerinde yaşamakta olan yakınlarına görünebilirler de. İşte selefi-vehhabi sapık mezhebine mensup olanlar bu gerçekleri bilmeden velilerin kerametlerini inkar ederler.

Piri Reis, o meşhur ve akıl almaz dünya haritasını, bu şekilde Süleyman peygamberin(a.s.) ruhaniyeti ile görüşerek çizmiştir. İşte bu gün bilim, milimine kadar doğru çizilmiş haritanın acziyeti içindedir. Süleyman aleyhisselam hem peygamber hem de devlet lideri idi. Onun zamanında da dünyada çok yüksek teknoloji vardı.

İnsanların hepsi yaratıldı, ruhlar aleminde bir aradaydı. Orada herkes "asıl gerçeği" gördü ve iman etti. Ama sonra bu gerçekler ruhlara/insanlara unutturuldu. Sırası gelen ruh, annesinin karnındaki bedenine 120. gün melekler tarafından konulur. Doğar, yaşar, tercihlerini yapar ve sonra ölür. Öldüğü gibi, ruhlar aleminde gördüğü ve unutturulan ilahi gerçekleri yine görür. Ama dünyada iman etmemiş ise, cüz'i iradesini doğru kullanmamış ise artık kaybetmiştir ve ebedi-sonsuz cehennem azabı çekecektir.

Kıyamet kopup ruhlar alemindeki en son ruhlar da dünya hayatını tamamlayana kadar, önden ölen bu ruhlar Siccin'de azap çekerek kıyameti beklerler. Mü'minlerin ruhları ise Illiyyin'de cennet misali nimetler ile ödüllendirilirler. Bunlar, yeni ölüp de aralarına getirilen ruhlardan, dünyadaki yakınlarına dair haberler de sorup öğrenirler.

Ruh ile bedenin 12 farklı bağlantısı vardır. Ölümle beraber ruh ile beden arasındaki bağlardan sadece üçü kopar. Dokuz bağ halen aktif kalır. Kopan bağlar hareket, renk ve ısı bağlarıdır. İşitme, görme, his etme v.s. bağları hep devam eder. Ölü başına gelenleri görür, duyar, temaslarını his eder ama hareket edemez. Hiçbir hareketi yapamaz.

Kabrine konulan bedeni ile de bağı kopmaz. Illiyyin ya da Siccin'de de olsa, azap ya da mükafat görüyor da olsa, dünyadaki kabrine gelenleri görür, işitir, anlar. Kabirde azap olarak bedenine yapılan eziyetleri/cezaları tadar. Kabir aleminde azap hem ruha hem de bedenedir.

Ruh ebedidir/sonsuzdur. Tercihlerine göre sonsuz cennet ya da cehennem hayatı yaşayacaktır.


AHRETTE HERKES PİŞMAN OLACAK..

Zülkarneyn Aleyhisselâm ordusuyla gece yolda giderken ordusuna:

"Ayağınıza takılan şeyleri toplayın, diye emir verir.
Ordu bu emri duyunca; içlerinden bir grup:
"Çok yürüdük, çok yorgunuz. Gece vakti bir de ayağımızı takılan şeyleri
toplayarak boşuna ağırlık mı yapacağız. Hiçbir şey toplamayalım,
diyerek hiçbir şey toplamıyorlar.
İkinci grup ise;
- Madem Komutanımız emretti, birazcık toplayalım, emre muhalefet
etmeyelim. Zira ordun komutanına itaat etmek gerekir, diyerek az bir
şey topluyorlar.
Üçüncü grup ise;
Komutanımız bir şeyi boşuna emretmez. Muhakkak bildiği bir şey
vardır. Bir hikmete vardır, diyerek bütün abalarını ağzına kadar
doldururlar.
Sabah olduğunda bir de bakıyorlar ki, meğer bir altın madeninden
geçmişler de, ayaklarına değen şeylerin altın olduğunun farkına
varamamışlar.
Bunu anlayınca:
Hiç almayan birinci grup;
-Ah niçin almadık! Nasıl dinlemedik komutanımızın sözünü. Keşke
alsaydık! Bir tane bari alsaydık diyerek pişman oluyorlar.
Az alan ikinci grup ise;
-Ah biraz daha fazla alsaydık. Ceplerimizi, abalarımızı
hınca hınç doldursaydık diye sitem ediyorlar kendilerine.
Çok alan üçüncü grup ise:
Keşke gereksiz, lüzumu olmayan eşyalarımı atsaydım, daha çok
toplasaydım. Her şeyimizi doldursaydık, daha fazla alsaydık diyerek,
fazla almalarına rağmen üzülüyorlar.
İşte bu misalde olduğu gibi, Ahirette bütün insanlarda bunun gibi
ağıtlarda bulunacak.
Kafir olan;
- Keşke iman etseydik, keşke inansaydık da hiç olmasa Cehenneme
girdikten sonra iman etmemiz sonucunda Cennete girseydik, ebedi
cehennemden kurtulsaydık,
Mümin, fakat az sevabı olan;
-Keşke biraz daha sevap işleseydim de, biraz daha ikrama mazhar
olsaydım.
Mümin,çok sevabı olan ise;
-Ah ne olaydı da Makamımı biraz daha yükseltecek bir vakit daha
namaz kılsaydım, biraz daha fazla sadaka verseydim,oruç tutsaydım,
biraz daha sevap işleyecek ameller yapsaydım... diyeceklerdir.
Rabbim bu misallerden ders almayı nasip etsin..

Ben ona âşık oldum
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Kur'an-ı kerimi okurken, Peygamber efendimizin ismi geçince hemen o mübarek ismi sevgiyle, saygıyla öpmeli Çok nimete kavuşulur
MUSA (aleyhisselam) zamanında hiç kimsenin sevmediği, günahkâr bir kimse vardı Bu öldü Bu da adam mı diye çöplüğe attılar
ALLAHÜ TEALA MUSA (aleyhisselama) emretti, benim falanca çöplükte bir EVLiYA kulum var, onu oradan çıkar, temizle, namazını kıl ve defnet MUSA (aleyhisselam) adamı çöplükten çıkardı, güzelce yıkadı, kefenledi, namazını kıldı, bu arada ahali şaşırdı, ALLAH'ın Resulü bunların çöpe attığı adamı temizliyor, kefenliyor, namazını kılıyor Definden sonra MUSA (aleyhisselam) adamın evine geldi,
Ey hatun, bu adam ne yaptı, hangi hayırlı ameli yaptı?
Kadın dedi ki:
Ya Resulallah, bunu hiç kimse sevmezdi, herkes kendinden kaçardı, iyi bir ameli de yoktu
İyi düşün, bunun hayırlı bir ameli, iyi bir işi var
Kadın yine,
Hiç bir iyiliği yoktu, hep günah işlerdi dedi
Üçüncü defa sordu:
Bunun mutlaka bir şeyi var ki, ALLAHÜ TEALA
bana bunu defnetmemi söyledi
Kadın dedi ki:
Bir gün Tevrat okuyordu, okurken MUHAMMED (aleyhisselamın) AHMED ismi geçti Bu ne güzel isim dedi, tekrar okudu, yine bu ne güzel isim dedi Sonra, ya RABBi, ismi böyle güzel olanın kim bilir kendisi ne kadar güzeldir, ben ona âşık oldum dedi ve ismini öptü
MUSA (aleyhisselam) da, tamam, anlaşıldı buyurdu
Böyle bir Peygambere ümmet olmak en büyük nimettir
Bir kimse inanarak MUHAMMED (aleyhisselamı) bir defa görse, gözleri görmüyorsa bir kere sesini işitse, bütün ilimler [fen ve din bilgileri ve bütün yükseklikler] ona verilir Bu, boyaya batırılan kumaşın boyayı emmesi gibidir Bütün üstünlükler ve ilimler, böyle ona geçer Bu yüzden Eshab-ı kiramın hepsi müctehiddi, onların derecesine hiç kimse ulaşamaz, bu üstünlük onlara mahsust
ur.

KARACAAHMET
Deryada sonsuzluğu zikretmeye ne zahmet!
Al sana, derya gibi sonsuz Karacaahmet!
Göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde;
Ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde?
Mezar, mezar, zıtların kenetlendiği nokta;
Mezar, mezar, varlığa yol veren geçit, yokta…
Onda sırların sırrı: Bulmak için kaybetmek.
Parmakların saydığı ne varsa hep tüketmek.
Varmak o iklime ki, uğramaz ihtiyarlık;
Ebedi gençliğin taht kurduğu yer, mezarlık.
Ebedi gençlik ölüm, desem kimse inanmaz;
Taş ihtiyarlar, servi çürür, ölüm yıpranmaz.
Karacaahmet bana neler söylüyor, neler!
Diyor ki, viran olmaz tek bucak, viraneler,
Zaman deli gömleği, onu yırtan da ölüm;
Ölümde yekpare an, ne kesiklik, ne bölüm…
Hep olmadan hiç olmaz, hiçin ötesinde hep;
Bu mu dersin, taşlarda donmuş sukuta sebep?
Kavuklu, başörtülü, fesli, başacık taşlar;
Taşlara yaslanmış da küflü kemikten başlar,
Kum dolu gözleriyle süzüyor insanları;
Süzüyor, sahi diye toprağa basanları.
Onlar ki, her nefeste habersiz öldüğünden,
Gülüp oynamaktalar, gelir gibi düğünden.
Onlar ki, sıfırlarda rakamları bulmuşlar,
Fikirden kurtularak, ölümden kurtulmuşlar.
Söyle Karacaahmet, bu ne acıklı talih!
Taşlarına kapanmış, ağlıyor koca tarih! 



Hayat;

Rüzgârdan açılsa kapım, bir ânda,
Kara haber gelmiş gibi ürkerim.
Sanki gemilerim battı ummanda,
Paramparça oldu gökte ülkerim.


Ne acı, kaybetmek için sahiplik!
Ölümlüyü sevmek, ne korkulu iş
Hayat mı, püf desen kopacak iplik,
Çıkmaz sokaklarda varılmaz gidiş.
nfk


  ÖLÜM VAR
Birsin Allahım senin evvelin yok,
Varsın Allahım, senin  ahirin yok,
Sen Halıksın, Sen Maliksin,
Sen Alemlerin İlahısın.

Sen'den gayri her şey mahluk,
Önceden  Sen den gayrisi yok,
Sen'den gayrisi yok olacak,
Sadece sen daimsin Allahım.

Önce ölümü halkettin,
Sonra ise hayatı,
Sen hallakı alemsin,
Sen yarattın mahlukatı.


Her nefis ölüm tadacak,
Her fani yok olacak,
Ölüm bir köprüdür Allahım,
Her Can'a ölüm gelecek.

Mal senindir , mülk senin,
Ten senindir, ruh senin,
Ruhu aldığında ise,
Solar bedenler Allahım.

Hayat vardır çeşit çeşit,
Bazısı hayır işler bazısı şer,
Hakkı göremeyen gözler,
Ölünce görür Allahım.

Seni bilen güzel ölür,
Ölünce nimetin görür.
Sana inanmayan ise,
Ancak öldükten sonra bilir.

İyiler ölüme sevinir,
Cennet nimetlerin görür,
İman nasip olmayanlar,
Azabın tadını görür.

Nefis insanın düşmanıdır,
Durmadan şeytana uyar
Biz uyuruz, şeytan uyumaz,
İmansızlık ve sapıklıkan,
Bizleri koru Allahım,
Şeytana esir olmaktan,
Bizleri hıfzet Allahım.
            H.İbrahim Koçak -Alanya


































HARAM YİYORUZ HARAAAM..…
Şu sitenin kurdurulmasındaki gaye sadece hizmettir. Zaman teknoloji devri. Teknolojinin müspet ve menfi yönleri vardır. Gurbet ellerde köyümüzü ve köylülerimizi düşünürüz. Gurbette olmayanlara garip gelebilir ama, köylülerimiz, akraba ve arkadaşlarımız burnumuzda tüter. Başka köy ve kasabaların internet siteleri var. Bizim köyümüzün de olsa derdim. Köyümüzü tanıtsa, köylülerimizin penceresi olsa isterdim. Herkes fikrini görüşünü yazsa, bir kültür ve seviye olsun isterdim. Dini, milli, ahkaki, gelenek ve görenekleri açıklayan yazılar yazılsa, dertleşme köşesi olsa isterdim. On iki sene kadar evvel öğrencilerime mynet ten ücretsiz ilk siteleri yaptırdım. Köylülerimize haber verdim. Çoğunluk memnuniyet izhar etti. Yayla şenliklerini ilk ben ortaya attım.
Babam rahmetli senelerce köyümüzde imametlik yaptı. İmamlığın yanı sıra köylülerimizin İlmihal ve İtikat cihetinden bilgilerini geliştirmek için uğraştı. Köylülerimizin İslam itikat ve ameli üzere yaşamalrı için azami gayret sarfetti. Bir çok köylümüze Kur’an öğretti. Bütün bu hizmetleri yapmak zorunda idi. Yapmaya mecbur idi. Çoklarımız bu sözü ağır bulabilir. Nasıl mecburdur. Okusun ezanını, kıldırsın namazını keyfine baksın diye. Fakat iş öyle değil. İmam değil sıradan her müslümanın birbirine karşı vazifeleri var. Müslüman müslümana karşı “emri bil mağruf nehyi anil münker” ile vazifelidir. Bir çoğumuz Kur’an okumasını biliriz. Şükür ama , bu mübarek kitabın anlam ve manasını anlamaya kafa yormayız. Bilenlere sormayız. Nefis ve şeytan bizi avutur ve uyutur.
Geçenlerde bir yerde bir karikatür gördüm. “Evde elektrikler kesildi. Televizyon ve internet olmayınca evdekilerle tanıştık. Sohbet ettik. İyi insanlarmış” diyordu karikatürde. Televizyon ve teknolojinin getirdiği kadar götürdüğü de var. Tvler deki filmlerin hemen hemen hepsi bizim manevi bünyemize uymaz. Zararlı ve illet yayınlar. Ülkemizde medya,sinema ve basın genellikle gayri müslimlerin elinde. Sinema filmleri hep kan davası, kız kaçırma, aşk vb kavramları işler. İmamlar kötülenir. Üfürükçü gösterilir. Halbuki papaz ve hahamların pisliği ayyuka çıkar da onları işleyen bir film göremezsiniz. Hep köy ağalarının haksızlığı anlatılır. Örnek ve numune olsun, halk iyiliğe heveslensin diye iyileri filmlerde işlenmez. Bu kesimin gayesi bu milletin mana ve maddesini yıkmaktır. Köşe dönme, avanta, hırsızlık, eşkiyalık özendirilir.
Osmanlı’nın koruyup beslediği yahudiler Osmanlı’yı yıktı. Cumhuriyetin kurulmasında kontrol yahudi ve masonlarda idi. Osmanlı Milletini ırgat ve uşak gördüler. İsmet İnönü bu gerçeği hatıratında açık açık söylemektedir. İsteyen bakabilir. Aslında bu fikirler İnönünün velinimetinin inönüye öğrettiği ve tembihlediği gerçekleridir.
Lozan görüşmelerinde görüşmelrin perde arkası efkarı umumiye sızmıştır. Koç holdingin dedeleri, Vehbi Koç un babası yahudi hahamı Haim Nahum’dur. Haim Nahum ingilizlere “Siz Türklere devlet kurma izni veriniz. Onlardan korkmayınız. Biz Onları tarihte şerefli yapan mana cihetinden mahvetmiş bulunuyoruz. Onlar din gücü ile yüksekti. Biz onların elinden dinlerini aldık “ diyordu. Dediği gibi de oldu. Askerine Mehmetcik (küçük Muhammed) diyen bu millet, İslamın kılıcı dünya Müslümanlarının hamisi olan bu millet mahvedildi. Dini devam ettirecek, mananın tesisini yapacak, ruh mimarı olan beş yüz binden fazla din adamı katledildi. Öyle bir korku ve dehşet saçıldı ki halen bu konuları sormak bir yana lafını bile edemiyoruz.
Yahudiler kendilerini HZ Adem AS soyu saymazlar. Babalarını Hz Havva ile birleşti kabul ettikleri iblis olarak görürler. Kendilerini iblis soyu saymaktan şeref duyarlar. Hallerinde iblisin bütün özellikleri vardır. Filistin ve dünya Müslümanlarına yaptıkları bunun delilidir. Dünyanın her yerinde Müslümanlara yapılan kötülüklerin arkasında mutlaka yahudi vardır. Müslümanların uyanmasını, şuurlanmalarını , ayağa kalkmalarını asla istemezler. Müslümanların uyanmaması , şuurlanmaması için yahudinin yaptıklarını anlamak zordur. Yahudi hilelerini anlama yönünde kafa yoran bir avuç ehli dert ilim adamlarının tespitleri bizleri dehşete düşürüyor.
Bu mümtaz ilim adamları diyor ki, piyasadaki etlerin çoğunluğu haram. Çoğu domuz eti. At et, eşek, köpek eti. Tavuk etleri helal kesim değil. Üzerinde helal yazanlar da haram. Meşrubatlarda alkol olduğunu bas bas bağırıyorlar. Yoğurtlarda, peynirlerde jelatin katıldığını bilmeyen yok. Jelatinin domuz mamülü olduğunu bilmeyen de yok. Ama incelemeden tüketiyoruz. Meyve ve sebzelerin gedeo su ile oynayan kimler?.. Hükümet ekmeğe katılan ve onlarla ifade edilen katkı maddelerini kaldırmak istedi ama geri adım atmak zorunda bırakıldı. 1985 senesinde 100 gr.fasulyede kalsiyum 56 mg idi.1996 senesinde 33 mg a,2002 de 28 mg düşmüş. Aynı senelerdeki patates ölçümleri ise 14sonra -4 ve 2002 de de 3 mg olarak ölçülmüştür.Aynı senelerde Ispanaktaki magnezyum ise 62 den 19 a ve 16 ya düşürülmüş. Senelerce tereyağı ve zeytinyağı aleyhinde yayın yapıldı. Hastalık kaynağı, damar ve kalp hastalıkları kaynağı olan margarinler zorla yedirildi.
Müslümanlar her yönüyle bozulsun diye dehşetli bir yahudi taarruzunda. Haramla beslendiğimizin işaretleri saymakla bitmez. Midesine haram girenin ibadeti kabul olmaz. Çoğumuza namaz nasip olmaması bundandır. Merhametin azalması bundandır. Edebin azalması bundandır. Akrabalık bağlarının zayıflaması bundandır. Anne ve babaya saygı ve hürmetin kalmaması onların yerine eş ve çocukların geçmesi bundandır. Mide ve şehvet kullarının çokluğu bundandır. Hoca geçinen çapulcuların ar ve haya etmeden sihir ve süfliyatla uğraşmaları, Allah’ın hesabından ve te’ziri ilahiden haya edememelerinin sebebi bundandır. Bile bile iblise beli demeleri bundandır. Mirastaki yağma bundandır. Kul hakkına riayet edememek bundandır. Ahret hesabından korkamamak bundandır.
İbrahim AS ateşe atıldığında arı üzülmüş. Tankerine 1-2 mg su doldurmuş. Ateşi söndürmek için havalanmış. Demişler ki, nereye gidiyorsun. Sen o ateşe yanaşamazsın bile. Arının verdiği cevap çok can alıcıdır. Ateşi söndüremeyeceğimi ben de biliyorum. Ama ben safımı, Halilullah tarafı olduğumu belli ediyorum. Allah CC katında o şeref bana yeter demiş..Müslümanlar safını belli etmeye mecbur değil mi??Ahrette Peygamberimizin yüzüne bakabilecek yüzümüz olması için.

DÜNYADA PERVASIZCA GÜNAH İŞLEYENLER SİHİR VE BÜYÜ İLE ŞEYTANA TAPARAK BAŞKALARINA ZARAR VEREN ALÇAKLAR ALLAH CC HER ŞEYİ GÖRÜCÜ VE BİLİCİDİR.
 
  Bugün 3 ziyaretçi (4 klik) kişi burdaydı! Tüm Hakları saklıdır  
 
ACILAR PAYLAŞILDIKÇA AZALIR....MUTLULUKLAR DA PAYLAŞILDIKÇA ÇOĞALIR... Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol