ANKARA-ÇAMLIDERE-İNCEÖZ KÖYÜ
   
  Ankara-Çamlıdere-İnceöz Köyü-Koca Harman
  64-SOKAK GEZME KÜLTÜRÜMÜZ
 
 
Gariplerin içeceği..
Köyümüz insanının birlik, beraberlik ve tutkunluğu çok güzeldi.Komşuluk ilişkilerine çok dikkat edilir, çok hassas davranılırdı. Kalbi memnuniyetler hissedilir ve gözetilirdi. Arasını çok soğutmadan komşu ve akrabalar ziyaret edilirdi. Bu ziyaretlere "sokağa gitme", "oturmaya gitme" ve "sokak gezme" denirdi. Sokak gezmeler köyümüz güzellik ve inceliğinin bir göstergesiydi. Komşu ve akrabalarımızın oturmaya gelenleri karşılamadaki nezafet ve güzelliğe  doyum olmazdı. Sokak gezme adeta bir ihtiyaçtı. Eksikliği hissedilir ve arası soğutulmadan iade-i  ziyaretler yapılırdı.






  Sokağa gitme veya sokakçı gelecek haberi bir bayram havasında karşılanırdı. Büyüklerimizin tatlı sohbetlerinden yayılan huzur ve pozitif duygular erişilmez güzelliklerdi. Köy imkanlarıyla sağlanan yeme içmeler ve komşu çocukarıyla oyunların tadına doyulmazdı. Oturmaya gitme veya sokağa gitmeye genellikle kış aylarında daha çok fırsat bulunurdu.

  Tv ve benzeri araçlar bu kültürü zayıflattı. Yaşlılarımız her ne kadar Osmanlı zamanında yaşamasa da Osmanlı kültürü alanların terbiyesiyle yetişmişi. O terbiye dünyada emsali çok az bulunan çok ulvi bir terbiyeydi. Bu terbiyedendir ki köyümüzde kapılar akşam yatarken de kilitlenmezdi. Bir dana buzağı veya köpek eve çıkıp gelmesin diye kapının arkasına bir sürgü sürülürdü. Eskileri itikat ve amelleri çok düzgün olduğundan mıdır nedendir onlardan etrafa çok pozitif sinyaller yayılırdı. Büyüklerine, yaşıtlarına ve küçüklerine hitapları bile aziz bir terbiyeyi gösterirdi. İnsana çok değer verilirdi. En azından tatlı dille gönüller alınırdı. İkram babından elde avuçta olanların paylaşılmasından büyük zevk duyulurdu. Onların misafire kapılarını, göüllerini, sofralarını açmaları asaletleri en güzelini gösterirdi.







  Sokak gezmede büyüklerimizin sohbetlerine doyulmazdı. Dinleyenlere çok büyük haz ve mutluluk verirdi.Terbiyeyi yükseltici maneviyatı yükseltici seviyeli sohbetler olurdu. Sevgili peygamberimizin emri gereği dinden bahsedilmeyen bir sohbet makbul sayılmazdı.Bizim yaşıdımız yoksa fırsat kollanıp bizede masal, bilmece bulmaca anlatılırdı. Çocuk ve gençlerin de mutlaka gönlü alınırdı.





Şimdilerde birbiimizi arayıp soramıyoruz. Karşılaşma ve görüşmelerde eski samimiyet yok. Osmanlı kültürü gitmiş sanki yerine batının kokuşmuş kültürü gelmiş gibi bir korkuya kapılıyor insan.Bir selamı esirger olduk birbirimizden. Bir çay ısmarlamayla fakir olacağız gibi bir endişe ve korkuya kapılıyoruz.Evimizde bir akrabamız yatılı misafir olmayalı belki yılar oldu. En kötüsü bunun bir noksanlığın ve üzüntüsünü de duyamaz hale gelmişiz. Kapımızan bir giren olmadı diye üzülmek yerine böyle bir duygu ve gelenekten uzak oluşumuz üzüntü vermez hale gelmişiz. İslamın güzellikleri ve özü bize bu imkanları sunuyordu. Demek ki dini duygularımız zayıflamış. Veya manevi bünyemizi hastalılardan korumuyoruz. Koruyamıyoruz. Manevi bünyemizi koruma gereği duyamaz hale gelmişiz veya getirilmişiz.






    
OTURMAYA GİTTİK
Kış boşluğunda uzun geceler,
Konyu komşuyu pek arzularız,
Sohbetler, masallar,pek tatlı olur,
Akşam gezmeleri benim köyümde.

Sohbetlerimiz pek tatlı olur,
Çörekler pişer, hoşaflar gelir,
Masallar ve bilmeceler ne de hoş olur,
Akşam gezmeleri benim köyümde.

Annelerin sohbeti pek tatlı olur,
Birbirinden güzel oyun oynanır,
Herkes akranı ile güzel eğlenir,
Akşam gezmeleri benim köyümde.

                  H.İbrahim Koçak





 İBADET NURU
Sabahlar bir güzel olurdu köyümde, nur olurdu.
Mes'ul olmayan fakat, Allah'ı tanıyan hayvanat bile uyanırdı.
Seherler, pek güzel olurdu güzel köyümde.
Bülbüller öterdi meşelerde, sabahın seherinde..
Kuşlar, kurtlar,bütün zerrat Allah derdi, güzelim seherlerde,
Her gün. Her sabah, bizler farketmesekte.
Rızık peşinde koşardı hayvanat ve müslümanlar, seherlerde..
Besmele ile kalkılırdı, dualar yapılır, namazlar kılınırdı,sabahlarda..

Saatler kurulmaz, kimse çağırmazdı, fakat uyanılırdı namaza,
Açılınca uykudan gözler, bir huzur olurdu gönüllerde,
Abdest amaya yönelinir, ibadet tadına varılmak istenirdi aceleyle,
Elektrik yoktu, fakat huzur ve nur devşirilirdi o alaca karanlıkta... 
Çoğu zaman cemaatle kılınırdı sabah namazları evimizde,
Namaz ve Kur'an nuru terennüm edilirdi mütevazi hanemizde.

Pek hoşumuza giderdi sabah bereketi,
Yengelerimizin ibadetlerine bakardık imrenerek,
Namazdan sonra başlarlardı yemek hazırlığına,
Nimetlerin en şifalısı ve helali ikrama hazırlanırdı evdekilere..
Besmeleyle hazırlanan yemekler şifa olurdu bedenlere...

Köyümüzün sabahını anlatmazsak olmaz,
Ezanı duyan, abdestini alan yolununu tutardı camii şerifin.
Beklerdi Hatıp Hüseyini acele etmezdi, herkes gelsin diye.
Yasini şerif okunurdu namazdan önce, nurlanırdı camimiz ..
Köyümze nur yağardı, bereket yağardı her sabah, her seher,
Kimse tembellik etmezdi, cami uzak, yatak sıcak diye,
Camiye gitmemek ar ve ayıp sayılırdı, günah bilinirdi,
Her sabah ve vakit cemaata gelinirdi, camiye gelinirdi...

Huşu ile sünnetler kılınırdı tarihi camimizde,
Müezzin kaameti okuyunca başlanırdı farz namaza,
Kur'an-ı azimüşşanın kıraati dinlenilirdi, gönüller huşu ile dolardı,
Tadili erkana riayetle, hürmetle kılınırdı namazlar, 
Peşinden kalkan eller,boyun bükerdi mevlaya, kulluğa.
Dualar edilir, hacetler arzedilirdi alemlerin rabbına..

Camii şerifimizden çıkınca hemen dağılınmazdı,
Atalar, dedeler, geçmişler unutulmazdı,
Günde beş defa onlara da hediye ve ikramlar gönderilir,
Peygamberlerimize, din büyüklerimize ve sülalemizden gelip geçene
Fatihalar ikram edilir, vefalar gösterilir, geçmişlerimiz hatırlanır..
Fatihalar okunduktan sonra , millet evlerine dağılır.

                                                         H.İbrahim Koçak


KÜSMEK İSTİYORUM
Küsmek istiyorum sağırlığa,
Küsmek istiyorum körlüğe,
Küsmek istiyorum sorumsuzluğa,
Küsmek istiyorum din ve maneviyatımızın zayıflamasına..
 
Hissiz oluşumuza küsmek istiyorum,
Ahlakımızın zayıflamasına, bozuk ahlaklara özentiye,
İbadetimizin fayda etmemesine, kötülüklerde yüzmemize,
Sevgi ve saygının erimesine küsmek istiyorum.
 
Vefa’ nın sözlükte kalmasına,
Akrabalık duygularının körelip yok olmasına,
Her şeyin madde ile ölçülmesine, fakir ve gariplerin itilmesine,
Merhametin yok olup yüreklerin hissizleşmesine .
 
Efendimiz, cani bir dünyadan yıldızlar yetiştirmiş,
Ecdadımız onları severek, yolunda giderek övülmüş olmuş,
İnsanlık ve medeniyet bu devirde zirveye vurmuş,
O güzide medeniyet herkese sigorta olmuş,
Arıyoruz, imreniyoruz, bakıyoruz o medeniyete hayran hayran.
 
Ya Rabbi ölüm açmadan aç gözümüzü,
Bizde hayır kalmadı, sen temizle özümüzü,
Dinine, emrine kör ve alakasız gönlümüzü,

Kul ve fani olduğumuzu unutan kalbimizi,
Hidayet nurunla dirilt Allahım,
Hak ettiğimiz belvayı umumiden lutuf ve kereminle hıfzet ALLAHIM.
                                 H.İbrahim Koçak -23 Haziran 2010 Alanya

  İNCEÖZDEN BİLGİLER
      Mehmet Özçelik  ve Bekir Özçelik (Bekirusta) kardeştirler. Bunların babaları Abdurrahman’dır. Bekir Usta’nın oğlu Abdurrahman Dayı, dedesinin adıdır. Annelerinin adı Ayşe İdi. Mehmet Özçelik’in kızı Ayşe, Mehmet Dayının annesinin adıdır. Bekir Usta Mehmet dayının kız kardeşleri yoktur.
   
 Kazancıyeri, Karayer ,Meşearası ve Ölüözü gibi yerlerdeki tarlalar, Hatıplara annelerinden geçmedir. Hatıp Hüseyininin ilk hanımı Musalardan dır. Yani Körağalardan’dır.  Köyümüzde iki Körağa sülalesi vardır. Toprak ağası Körağalar , Musalar yani Çoşkun’lar dır. Davar ağası Körağalar ise Hacıgillerdir. Çoskunlara “ Musa Usta Oğulları” da denirdi. Daha sonraları “Çoşkun” soyadı almışlardır.
 
 Davut Musa’nın kardeşi Emine, Osman Hoca ile evlendi. Osman Hoca’nın o hanımından “Hüsyin (Özdoğanların dedesi) ve Nuri (Keskinlerin dedesi) oldu. Osman Hoca’nın O hanımı vefat edince , Osman Hoca, Körmahmut’un kız kardeşi “Anakız” ile evlendi. Bu Anakız isimli hanımından da  Bünyamin, Mahmut, Hail İbrahim ve Ayşe diye bir kızı oldu. Osman Hocanın kızı Ayşe Kekeç Musa’nın kardeşi Eyüp ile evlendi. Eyüp ile evli iken öldü.

    Hasan Çavuş'un kardeşi Hüseyin vardı.Bu Hüseyin Davut Musalardan evliydi.Bu Hüseyin'in bir kızı oldu.Adını Emir koydular. Bu Emir Hanım, Aydın'ların dedes Kör Mahmut ile evlendi.Hüseyin Aydın hocanın ablası Emir, işte bu ebenin ismidir.

    Musa Dedenin bir halası da  Hatıpların Mustafa ile evlendi. Bunların çocuğu olmadı. Diğer bir halası ise Gülban ile evliydi. Gülban "Çakıcı Dede" nin babasıdır. Gülbann oğulları, Mustafa Demirel (Çakıcı) ve Seyit Demirel (bekçi Seyit dayıdır)
 
    Deli Arif gil Köprülüoğulları’ndan dır. Bu sülaleden Hurşit’ in Ali, Arif, Mustaf diye oğlu vardı. Ayşe diye kızı var. Kızı Seyitmehmet dayının hanımıdır.  Hüseyin Gazi Bey in anneleridir. Halen lakabı da “Hurşut Kızı” dır.
   
      İnci’ lerin büyük dedelerine Takavut derlermiş. Takavut lakaplı bu dedenin asıl adı “Mustafa” imiş. Mustafa Dedenin oğulları Resül ve Osman ve kızları ise Ahmedin oğlu Mehmet dedenin anneleri, yani Lütfü dayının ebesidir. Mustafa dedenin bir başka kızı da Kultak ‘ a gelin giden “Ebekız” dır. Bu Ebekız ebenin bir kızı olmuş adı Fatma dır.
 
 Yeşilova’ ların dedeleri Osman dır. Bu Osman Dede’ nin oğulları “Hüseyin yani Güllü Dede ve Cemil Dede ‘dir. Cemil Dede Kesemen Nenenin babasıdır. Güllü ve Cemil dedelerin kız kardeşlerinin ismi Zühre dir. Bu Zühre ebe Hacının oğlunun karısıdır. Seyit Mehmet Dayı ve Asiye bedir. Asiye Ebe, Hacı Halil ve Mustafa Yavuz’un annelerdir. Şükrü Musa’nın hanımıdır.
 
   Mehmet Ziya dayı yani Ekrem İnci Bey’ in babası nın baba adı Osman dır. İnci lerin dedelerinin adı Osmandır. Ebeleri ise Dadaylı Ebe dir. Dadaylı ebenin asıl ismi Emine dir. Omar Irzası üvey dedeleridir. Emine Ebenin babasının adı Ali imiş. Bu Ali Dede Kastamonu Daday’a gitmiş. Orada kalmış. Bir zaman orada yaşadığı için kızı Emine’ye “Dadaylı”  derlerdi. Dadaylı Ebe uzun boylu iri yapılı bir hanım idi. Kan alma ve hacamat gibi tedavi usulleri uygulardı. 1961 li yıllarda vefat etti.
  
   Hatıp Eminesi gençliğinde çok güzel ve alımlı bir genç kız idi. Yaylada Atizi’nde Çükerenliler Hatıp Eminesini kaçırmak istediler. Sürüyüp götürmek isteyince Hatıp Eminesi bayılma numarası yapmış. Köken Ebe de silah ile yetişmiş. Çükerenliler Köken ebeden çekinirmiş. Hatıp Eminesi’ni bırakıp kamışlar. O gece abisi Hatıp Osmanı kardeşini köye kaçırmış.
    Hatıp Eminesi’ni daha sonra Teperruz yani Yoncatepe köyünden Hatıp dayıya vermişler. Emine çok genç Hatıp yaşlıymış. Emine gece İnceöz’e kaçmış. Yalnız başına kaçarken gece yolda uykusu gelmiş. Bir taşın üzerine yatıp uyuşmuş.  Uyandığında sabah ezanları okunma vaktiymiş. Koşarak İnceöz’ e gelmiş. Hatıplara baba evine gelmiş. Dede Dayı bunu duyunca şu kızı oğlum Hüseyin’ e alayım, bu bize bakar demiş. Oğlu Hüseyin’ e alıvermiş. Halam biraz yaşlıymış. Enişte askerden gelince halama çok diplin yapmaya başlamış. Eşini çok ezer ve eziyet edermiş. Çok hizmetlnirmiş
 
   Arıcı Hüseyin Hoca’nın ilk hanımı Karapazarlı Kezban idi. Bu gelin çok fazla çalışırdı. Yemek yemeye fırst bulamaz karnı aç gezerdi. Kuşağına koyabildiği ekmekleri gezerken yer ve karnını doyurmaya çalışırdı. Ama yine de Hatıplar’a yaranamaz onları memnun edemezdi.
 
 
 
  Bugün 6 ziyaretçi (14 klik) kişi burdaydı! Tüm Hakları saklıdır  
 
ACILAR PAYLAŞILDIKÇA AZALIR....MUTLULUKLAR DA PAYLAŞILDIKÇA ÇOĞALIR... Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol