ANKARA-ÇAMLIDERE-İNCEÖZ KÖYÜ
   
  Ankara-Çamlıdere-İnceöz Köyü-Koca Harman
  7-Köy Evlerimiz-2-Musa Dayılar
 
HATIP EMİNESİ RAHMETLİNİN HATIRASI Anneler babalar yemeyip yedirerek büyüttüğü evlatlarının yolunu böyle gözlermiş. Bayramlar tatil beldelerinde değil anne ve babalar yanında geçmeli..ÖYLE EMİR BUYURMUŞ EBEDİ ALEMİN SAHİBİ, HER ŞEYİN SAHİBİ VE HALİKİ..

 













HARABAT EHLİNİ HOR GÖRME OĞUL, DEFİNEYE MALİK VİRANELER VAR
Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz.lerinin Şakir ve Zakir adında iki oğlu vardır. Zakir adı gibi sürekli hakkı zikirle meşgul salih bir evlattır. şakir ise meyhaneden çıkmayan, ayık dolaşmayan biridir. bir gün İbrahim Hakkı k.s hz.leri Zakir’i alır yanına birlikte bir yere gideceklerini söyler. Giderlerken meyhanenin önünde Zakir’e beklemesini söyler, içeri girer. Oğlu Şakir masa başında sızmıştır. Meyhaneciye, oğlunun ne kadar borcu olduğu sorar ve tüm borcu kapatır, Zakir’le beraber yola devam ederler. Babasının çıkması ardından Şakir uyanır, borcunu ödeyip kalkacaktır. meyhaneci “borcun yok, baban ödedi” dediğinde, müthiş biri haya duygusu kaplar benliğini ve peşlerine düşer. İbrahim Hakkı k.s hz.leri ve Zakir bir uçurumun kenarındadır ve babası oğluna: kırklar’dan biri vefat etti, atla, kırklara karışasın, der. Havada da otuzdokuz tane kuş dönmektedir. Zakir o ilme rağmen bir an tereddüt eder. tam o anda Şakir,hakkını helal et baba, bismillah, der, atlar ve göğe, kırklara karışır. Zakir’in şaşkınlığı arasında, Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri şu meşhur sözünü söyler:
Harabat ehlini hor görme Zakir, defineye malik viraneler var...






İMTİHANI UNUTMAK

Ey Alemlerin Rabbı olan Allahım,Ölümü ve hayatı halkeden sensin,Gücün ve kudretini düşünmekten aciziz,Dünya yaratılalı gelip geçenleri,Sayısızca doğup ve ölenleri,İyileri, kötüleri,herşeyi...Tefekkürden aciz ve avareyiz Allahım.

Verdiğin mal ve mülkle büyükleniriz,Her nimetin senden geldiğine bi haberiz,İkramınla kibirlenir, isyan ederiz,Zatının önünde secdeden imtina ederiz,Ömürler bitiyor da farkında değiliz Allahım..

Sıhhatler verirsin, namaz bilmeyiz,Mal mülk verirsin, zekat bilmeyiz,Komşu hakkı, kardeş hakkı,sıla-i rahim,Dininin güzelliklerinden habersiziz AllahımÖlüm açmadan, uyuyan gözlerimizi aç Allahım..

Hayırdan,nurdan habersiziz, uyur gezeriz,Nefsimize mağlubuz hep, ezer geçeriz,Utanmayı, sıkılmayı hep unutmuşuz biz,Dinden çıksak bile fark edemeyiz,Dinin unuttrulmuş, medet Allahım...

İslama heves yok, meyil hep şerre,Utanma, sıkılma kalmadı zerre,Emrinde gafilce, dolu dizgin şerre,Gidiyoruz, utanmadan gafilce,Hidayet nurundan bahşet Allahım..

Yaşantı kötüyse, hayat kötüdür,Kişi nasıl yaşar ise öylce ölür,İsyan ve tuğyanda yaşayan nasıl düzelir?Ölüm açmadan, sen aç gözümüzü,Kabene, zatına döndür yüzümüzü,İman lutfederek göçür dünyadan,Hıfzu himayene layık eyle Allahım...

H.İbrahim Koçak

          ALIN KEFENİNİZİ LAZIM DEĞİL.. SİZİN OLSUN....
İhtiyarın biri ömrünün son zamanlarını yaşamaktadır. Yolculukta azığı bitmiş bir şekilde aç ve susuz bir kasabaya doğru ilerliyor. Kasabada bir camiye giriyor. Ancak camide hiç kimse kendisine hoş geldin demiyor, perişan haline bakarak bir ihtiyacı olup olmadığını sormuyor. Yaşlı adam hiç beklemediği bu manzara karşısında şaşkınlığını gizleyemiyor. Etrafındakiler sadece boş ve donuk gözlerle yaşlı adama bakıyorlar.
Akşam namazı oluyor, yatsı namazı oluyor ancak kimse buyur etmiyor adamı. Tek başına camide kalıyor ve o gece Allah’ın evinde belki de açlıktan ölüveriyor. Sabah namazına gelen aynı insanlar. Yabancıya karşı vazifelerini yapıyorlar. Yıkıyorlar, kefenliyorlar ve gömüyorlar.
Gömüldüğünün gecesi sabah namazında mihrapta bir kefen ve bir kağıt. Kağıtta oradakileri hayrete düşürecek şeyler yazılı:
- Biz size bir misafir gönderdik. Hem yorgundu. Hem de aç. Onu misafir etmediniz. Ne yedirdiniz ne de içirdiniz. Alın istemiyoruz. Kefeniniz de sizin olsun!
Bu ümmetten şu on sınıf, yüce Allah'ı inkâr eden kâfirlere benzer:1) Müslümanların ortak malını zimmetine geçiren,2) Sihir yapan,3) Yakınını yabancılardan kıskanmayan,4) Kadına arkadan yakla­şan,5) îçki içen,6) Zekât vermeyen,7) îmkân bulduğu halde hacca gitmeden ölen,8) Fitne için çaba gösteren,9) Müslümanlarla müca­dele halinde olan kâfirlere silah satan,10) Nikah düşmeyen bir yakınıyla evlenen.(Camiussağir - 6263)Kaynak: Bu ümmetten şu on sınıf, yüce Allah'ı inkâr eden kâfirlere benzer

BAŞSIZ VÜCUTDİRİLİR Mİ??
 Alemlerin efendisi, dünya ve ahret saadetinin rehberi Efendimiz, “ Sizden ikiniz bir yolculuğa çıktığında birinizi baş seçin” buyurmaktalar. O’nun her tavsiyesinde dünya ve ahret saadetine vesile olacak hayırlar vardır. İslam, temizlik, incelik, kibarlık, itaat, birlik, beraberlik, şefkat ve vefa dinidir.
 Peygamberimiz ve onun mübarek ashabı insanlık için çok çalışmışlar. Dünya insanlığının dünya ve ahret saadetine vesile olmak için uğraşmışlardır. Çoklarımızın bilmeden saygısızlık ettiği Hz Yezit’in gönderdiği İslam orduları ile atalarımız İslam ile şereflenmişlerdir. Atalarımız Müslüman olunca İslam’a çok müstesna hizmetlerde bulunmuşlardır. Abbasiler , Selçuklular ve muhteşem Osmanlılar ile İslam bayrağını yüceltmişlerdir. Asil Türk Milletine lütuf ve ihsanı ile muamelede bulunan Yüce Rabbimiz, Türk Milletine yardım ve lütuflarını esirgememiştir. Türk milleti tarih boyunca insanlığın ve İslam’ın hadimi ve hamisi olmuşlardır. Ellerindeki İslam bayrağı ile, nice insanın ebedi saadet kaynağı olan İslam ile şereflenmelerine vesile olmuşlardır. Müslüman ve gayrimüslim insanlığın mutluluğu Osmanlı’nın mutluluğu olmuştur. Osmanlı, zalime bela, mazluma sığınak olmuştur. Birçok Avrupa ülkesi düşmanına karşı atalarımızdan medet istemiştir. Fransa, Sırbistan, Macaristan vb birçoklarını düşmanlarına karşı Osmanlı askeri himaye etmiştir.
 Halifelik peygamber vekilliği demektir. Halifeler peygamberimize vekaleten bütün Müslümanların başıdır. Onların hamisi, sahibi ve duacısıdır. Müslümanların birlik ve beraberlik sembolüdür. Yavuz Sultan Selim Han ile halifelik bizim atalarımıza geçmiştir. Halifelik kendilerine verilince hutbelerde halifenin adı zikredileceğinden imam “ hakimül haremeynişşerefeyn”(Mekke ve Medine’nin hakimi) dediğinde hutbeyi dinleyen Yavuz atamız, “Hadimül Haremeynişşerefeyn”(Mekke ve Medine’nin hizmetçisi) diye düzeltmiş ve bundan sonra hep öyle okunmuştur. Osman Bey’in hanımı Mal Hatun annemiz Peygamberimizin sülalesindendi. Osman Bey’in çocukları da böylece “Seyyit” idi. Bu temiz ve asil hanedan yüzyıllarca İslam’a hizmet etmiş ve tarihin en uzun ömürlü devletini kurmuştu. Ömrü insanlığa hizmet ile geçen Osmanlı’nın muhteşem padişahı Kanuni Sultan Süleyman zamanında İspanya’da yahudiler soykırıma uğramıştı. Kanuni Sultan Süleyman bunlara sahip çıkmış, soykırımdan kurtarıp devletinin en güzel yerlerinde iskan etmişti. Kendilerini şeytan soyu kabul eden yahudiler de kendilerine yakışanı yapmış ve Osmanlıda fitne, fesat ve ihanet kazanlarını kaynatarak devamlı Osmanlının yıkımına uğraşmıştı. Kurdukları ittihat ve terakki cemiyeti ile Osmanlı ve Hilafeti yıkma için hummalı bir faaliyet içine girmişlerdi. Dışı Müslüman içi azılı yahudi olan sebataylar mason dernekleriyle durmadan çalışıyorlardı. Akla gelen bütün usul ve yollar deneniyordu. Sebataylar her türlü devlet görevine geliyorlardı. Bütün köşe başlarını tutmuşlardı. Meşrutiyeti ilan ettirmişler, propaganda ile Osmanlı aydınlarını uyuşturmuşlardı. Saidi Nurisi bile Selanik parklarında Devleti Ali Osmani ve İslam Halifesi aleyhinde mitingler yapıyordu. Beş yüz kadar Osmanlı uleması Abdülhamit Han’ın tahttan indirilmesi için, Yahudi gazına gelerek fetva vermişti.
 Yahudi asıllı İngiliz hanedanının ve dünya yahudilerinin içimizdeki yahudi ve sebataylarla işbirliği neticesinde Osmanlı yıkıldı. Ortadoğu ve diğer İslam ülkeleri işgal edildi. Hilafet merkezi olan Türkiye üzerinde sinsi bir teori hazırlandı. Türkiye işgal edilirse zamanla mutlaka bağımsız olur ve Müslümanları toplardı. İngilizlerin gayesi hilafeti kaldırarak Müslümanları başsız ve parça parça yapmaktı.Türk Miletine morfin vererek kendi kendilerine hilafeti kaldırttı. Tarihi ile bağını kessin dinini unutsun diye harf inkılabını yaptırdı. Dünya tarihinde görülmemiş din adamı katliamı yaptırdı. Başa getirdiği idarecilerle devamlı millet ezdirildi. Ezanlar yasak edildi. Halen ülkemizde papaz ve hahamlar dini kıyafetleri ile gezer dolaşır. Onlara serbestlik var. Ama bir imam cübbe ile dolaşamaz, korkar. Sayıları yüz bin lerle ifade edilen Yahudiler için dini günleri cumartesi tatildir. Hıristiyanlar için de Pazar günü dini tatildir. Bu ülkedeki Müslüman çoğunluk ta zoraki havra ve kilise tatili yapar. Yıllarca baskı ve zulüm ile uyutulan Müslümanlar bu zulmü kabullenmişlerdir. Çoğunluğu bu çarpılığın, ezildiklerinin, dini haklarının gaspının farkında bile değillerdir.
 Hindistan’da çok miktarda Müslüman yaşar. Burası İngiliz işgaline uğramıştır. İngilizler burada dini yasaklayamamışlar. Tarikatları kapatamamışlar. Hindistan’da tarikat mensubu Hintlilerden bir grup öğrenci İngiltere’ye okumaya gitmişler. Burada gördükleri Türk , Osmanlı evladı öğrencilerin İslam ve Müslümanlıkla hiç alakaları olmadıklarını görünce üzülüp memleketlerine dönünce şeyhlerine söylemişler. Şeyhleri “Sakın Türkler aleyhinde konuşmayın. Onları incitmeyin. Zira onların ataları dini İslam’a yüzyıllarca hizmet etmişler” buyurmuş. Türk öğrencileri buraya davet edin. Masraflarını da biz çekelim buyurmuş. Öğrenciler, bedava Hindistan ziyareti diye Türk öğrencileri davet edince sekiz on öğrenci müracaat etmiş. Hindistan’a giden, zahiren dinden uzak, hippi görünümlü bu Türk öğrencileri koltuklara oturtup rahatlarını temin eden bu Şeyh, kendisi bizim öğrencilerin karşısında yere diz çöküp oturmuş. Evladı yaşındaki bu Türklere aşrı saygı ve hürmet göstermesine şaşıran kendi adamlarına, “ Bunların ataları yüzyıllarca İslam’ın bayraktarlığını yaptı. Müslümanların son halifesi, başı bunlardandı. Dileriz Allah bu milleti yine Müslümanlara baş yapar. Bunlar yine dünyadaki Müslümanlara sahip çıkarlar “buyurmuş. Bu mübarek Şeyh’in duası bereketine iki sene geçmeden bizim öğrencilerin hepsi namaza başlamış ve asli kimliklerine dönmüşler. Darısı bütün hepimizin başına.
 Menderes ile hafifleyen yahudi zulmü Özal ile daha da hafifledi. Özal dünya Türklerine sahip çıkmaya çalıştı. Türk işadamlarını bu ülkelere yatırım için gönderdi. Buhara’da cami yapmak isteyen bir iş adamının görevlileri şehri gezmektedir. Buhara’lı bir genç, tüyü yeni biten molla bizimkilere sorar.
-Siz nereden gelirsiz?
-Türkiye’den geliyoruz.
-Pek siz Müslümansız? (Müslüman mısınız?)
-Evet Müslüman’ız .
-Peki sizin hatunlarınız örtülüdür? (Hanımlarınız İslami kıyafetli, tesettürlü müdür?)
-Evet örtülüdür.
-Kusura bakmayın agabeyler,siz yalan söylirsiz. Ben uydu ile tilivizyon seyredirem. Siz Ruslaşmışsız. (Dinden dönmüşsünüz). Ama siz düşman işgali gördünüz. Düşmanın aklına gelip te mukaddes emanetleri alıp götürmedi. Bu mukaddes emanetler sizde olduğuna göre siz yine adam olacaksız, Müslümanlara lider olacaksız. Dünya Müslümanlarına sahip çıkacaksız. Allah sizi an garibü zamanda hüviyeti asliyenize döndürsün diye ağlayarak dua etmiş. Allah’ım bizi asli kimliğimize döndürsün, üzerimizdeki uyuşukluğu kaldırsın. AMİN.








     KÖYÜM
Yıllar akar gider ömürler biter,
Köyüm, köylülerim burnumda tüter,
Kışın yağan yağmurunu özledim,
Tozlu yollarını, çamurunu özledim.
Mevsimler köyümde pek güzel olur,
Kışın kayılan kızaklar özlenir olur,
Yavru kuzu, oğlak anasın bulur,
Bahar pek güzel olur benim köyümde.
Sabah sığırları gezek yaparlar,
Çobanlar keçiyi, çepişi toplar,
Ellerine orak alan genç kızlar,
Sabah işe koyulur benim köyümde.
Hanımlar güğümle sudan gelirler,
Fiğ biçmeden gelenler fiğ ikram eder,
Bulgur ikram eder kaynatıp gelen,
Yardımlaşma vardır benim köyümde.
Bostan bozumunda güler yüzümüz,
Keleğimiz, kabağımız ve karpuzumuz,
Kurulan turşular ve pekmezimiz,
Bereketli olur benim köyümde.
Besmeleyle başlanır yemeklerimiz
Boşa gitmesin hiç emeklerimiz,
İnsanlığı ikramı pek severiz biz,
Gelenek ve töreye pek bağlıyız biz.
                                                H.İbrahim Koçak



Çoşkunların Evin Önü Rahmetli Osman Dedem ve diğer zevat..


Kaya dan Köyün görünüşü..
                                   YASİN İ ŞERİF 60. AYETİ KERİME          
""And vermedim mi size? Ey adem oğulları ! Şeytana kulluk etmeyin, o size açık bir düşmandır"" diye. Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri..Yasini Şerif 60. ayeti kerime
   Şeytanın dediğini yapmak. Allah a isyan etmek. Allah CC nun değil de şeytan aleyhillağne nin dürtü ve iğvalarına kanmak. Allah CC nun emri şeriflerinden huzur bulamayıp ta şeytanın emirlerine uyup Allah a isyan etmek.Gözünü karartmak.Şeytanlaşmak. Nefsinin kölesi olarak rahmeti ilahiden uzaklaşmak, pervasız günah işlemek..
   Rabbımız Halıkımız Allah CC u bizi tenezzülen yarattı. Hayat verdi. Nimetler verdi. Sıhhatler verdi.Nimetlerimden istifade edip bahşettiğim hayatta bana ibadetler ile kulluk yapın buyurdu. Şereflerin en büyüğü olan İslam devleti ile şereflendirdi. İslam peygamberine son peygambere ümmet kıldı. Peygamberimiz vazifelerini en mükemmel biçimde yaptı.
   Peygamberimizin getirdiği şeriat=İslam=din=namus=vicdan , sonu sırf hayır olan insanları dünya ve ahret saadetine götüren bir tesisi rabbani ve kanuni ilahidir. Şeriatı yaşayanlar dünya ve ahret saadetine vasıl olur. Dinimizin emir ve yasaklarına uymak bizim için nimettir. Hem kendimiz hem cemiyetimiz hem devletimiz hem de insanlık için huzurdur. Şeytan ve nefsine uyarak Allah emrine isyan edenler ise adli ilahi gereği azaba razı olmuşlar demektir. Allah CC yıldızların gezegenlerin galaksilerin buralardaki canlı cansız mahlukatın Halikı ve Rabbı dır.
   Cemiyette imanın kalbe inmeyip dilde kalmasının tezahürü bir çok isyan yapılmakta.Yöremizde en büyük hatamız miras konusunda şeri şerife riayet etmememiz. Mirasta güçlü olan hayasız ve şirret olan istediğini alıyor. Hesap gününü düşünmüyor. Halbuki dinimizde hüküm verilmemiş çözüm getirilmemiş bir mesele yoktur. Her hususta dinimizin bir hükmü vardır. Ona uyan kazanır sevap alır dünya ve ahret saadetine erer. Uymayan da dünya ve ahret kepazeliğini seçmiş olur. Haram yemiş neslini din ve dünyasını mahvetmiş olur. Osmanlıdaki huzur sükunet ve izzet neden yok şimdi? İnsanlar bencil ceberrut ve vicdansız olmuş. Akrabalık komşuluk ve cemiyet ilişkileri bozulmuş, zayıflamış, hatta kokuşmuş.. Haramla beslenmek, kul hakkına girmek zulüm, kibir, ne oldum delisi gibi hastalıklar cemiyeti bozmuş durumda.
  Bu hastalıklar insanımızı bozduğu gibi hocaları da bozmuş. Adama dini ilim nasip olmuş. Allah CC na değil de şeytan aleyhillağneye kul. Basit meselelerden ufak menfaatlerden hemen dinini satıyor. Utanmadan sihir büyü gibi şeytan işlerine sarılıp alçalmadan gıda alır olmuş. Şeytanlıktan zevk alır olmuş. Böyle iblisler de bugün cemiyette çok fazla. Kendi gibi din iman namus şeref mefumu olmayan bir sürü taraftar bulup şirretlik ve kepazeliğine devam edebiliyor. Bu alçaklardan yüz kızarması ,utanma, arlanma beklemek yılandan merhamet beklemek gibi olur. Bunlar şeytanın sadık mürididir. Mevla kendi iplerine dolandırıp dünyada da bu alçakların ibretliğini gösterip Müslümanları bunlardan tiksindirsin.
   Cemiyetimizde Müslümanların en büyük gaflet,hata ve dikkatsizliğinin biri de haram yiyeceklerin tüketilmesidir. "HELALİ ARAMA STRATEJİLERİ" isimli kitapta, Türkiye 'de en dindar geçinen Müslüman'ın bile bir bütün domuz kadar domuz eti yemiş olacağı tahmin ediliyor. Ülkemizde domuz eti kasaplık et olarak kabul edildi. Domuz eti Müslüman bünyesindeki imanı hassaları söker atar. Çok tehlikelidir. Göz ardı ettiğimiz bir husus ta kazancımız helal mi haram mı? Aldığımız maaşı hak ediyor muyuz? Yoksa savsaklayıp sadece maaşı mı düşünüyoruz? Ticaret erbabı kar zarar haddinde İslami ölçülere dikkat etmeli. Karda sınır yoktur sözü yanlıştır. Peygamber efendimiz bir sınır koymamış ama vijdan edep sınırları vardır. Mal mülk elbise araba yeme ve içme ile övünme en küçük düşürücü ayıplarımızdandır.
   Osmanlıyı Osmanlı yapan insanlarına müstesna kişilik ve terbiyeyi nakşeden din adamları tasavvuf erbabı idi. Şimdi din ve din adamları devlet kontrolunda. Dini hükümlere uymayan devlet icraatlarını söylemeye düzeltmeye muktedir değiller. Bundan dolayıdır ki " TUZ KOKMUŞTUR".. Bozukluk ve kerih koku nasıl önlenir??


Doruk sokağından bakış..
OSMANLIYI VE İSLAMI YOK ETME PROJESİ VE ZAMANE   KÖRLÜĞÜ
Peygamberani izam insanlara Allah ı ve hak yolu göstermek için gönderilmiş. Kitabımız Kuranı kerimde bu husus defaeten izah buyrulur. Peygamberlerin karşısında da kafirler ve zalimler güruhu ola gelmiştir. Bu nasipsiz güruh ta İslamı ve peygamberleri yok etmeye uğraşmışlardır.
   İnsanlıktan ve İslamdan nasipsiz yahudiler en büyük iyilik ve himayeyi Peygamber devleti İslam ve hilafet devleti olan Osmanlıdan görmüşler. Kanuni Sultan Süleyman zamanında Hıristiyan alemine yaptıkları nankörlük nedeniyle hıristiyan alemince soykırıma uğramışlar. İçinde bulundukları ve nankörlük ettikleri İspanya ve diğer haçlılardan kurtulmak için zamanın Osmanlı padişahı Kanuni den imdat ve himaye istemişler. Kanuni Sultan Süleyman da bunları getirip mülkündeki Selanik, Bursa ve İzmir şehirlerinde yerleştirmişti. Cibilliyetlerinin gereği bu yahudiler de boş durmayıp içten içe Osmanlının altını oymuşlar. Müslüman görünerek Osmanlı kadrolarına yerleşmişler. Osmanlı askeriye ve medreselerine girmişler ve Osmanlıyı yıkıp tarih sahnesinden silmişlerdir.
   Bu hadiselerde Osmanlının da hatası vardır. Fitne ve fesada karşı duramamış, halkta dini zayıflama ve İslam nimetine şükür de azalmıştı. Ulemanın bozulması ile halk ta bozulmuştu. Hilafet, İslam izzeti ellerinden alınmış darlık ve sıkıntı hakim olmuştu. Din adamları vazifei asliyelerini bırakmış makam para ve şöhrete esir olmuşlardı. Ehli maneviyat azalmış ve bu yüz çevirmenin karşılığı perişanlık ve darlık gelmişti. Bu ilahi ceza da zahiren yahudiler eliyle olmuştu. Halen de olmakta. Yahudiler Müslümanları ezmekte, gütmekte, kullanmakta zelil ve hakir etmektedir.
   Yahudiler eliyle Devleti Aliye yıkılmış. Peygamberlik makamını temsil eden Müslümanların birlik ve beraberliğini sağlayan Hilafet kaldırılmış. Müslümanlar arasına tefrika sokulmuş. Parça parça olan Müslümanlar yahudiler tarafından yok edilmiş, esir edilmiş, uşak ve köle edilmiş. Bilhassa arap alemi yahudilerin sadık kölesidir. Onları her yönüyle yahudi idare etmektedir.
   "Benden sonra peygamber gelmeyecektir. Fakat Hz Allah her yüz senede bu dini güçlendirecek bir müceddit gönderir" hadisi şerifi bereketince yok olmaya yüz tutan İslam yine Osmanlı ülkesinde dirilmeye başlamıştır. Osmanlıyı yıkan yahudiler İslamnın bir daha dirilmemesi için çok acımasız davrnmışlardır. 500 bin den fazla İslam alimi asılmış. Ezan, namaz, Kur an yasaklanmış. Müslüman gibi giyinme bile yasak edilerek giyim kuşam kanunu çıkarılmıştı. Osmanlı bakiyesinde yeni kurulan devlette tamamen yahudiler hakim olmuştu. Kur an harfleri yasaklanmış, İslami eğitim kaldırılmış, ülkede İslam izi kalmaması için yurt dışından on binlerce yahudi bilim adamı diye getirilip vatandaşlık verilmişti. Yeni devleti her kurumda bu yahudi biraz da ermeni asıllı insanlar yapılandırmıştı. Halk Müslümandı fakat idareci terbiye ediciler yahudi ve ermeni idi.
   Bu vahim gidişat karşısında herkes korkmuş, korkutulmuş, sinmiş ve sindirilmişti. Müslümanlar vefat ettiğinde dini görev yapacak Müslüman din adamı bulunamaz olmuş, üç dört gün bekleyen cenazeler bozulan cenazeler oluyordu. Dini nikah kıyacak din adamı bulunamıyordu. Askerine Mehmedcik (küçük Muhammed) diyen hilafet merkezi ülke bu hallere düşmüştü. Bu vehameti gören ve hayatta kalabilen İslam uleması da korkudan seslerini çıkaramıyor ve kafa kaldıramıyorlardı.
   Bu vahim ve perişan zamanda İstanbul da bir Osmanlı alimi Süleyman Efendi Hazretleri çıkıp müderris arkadaşlarını toplayıp dernek kuruyor ve dinin yok olmaması için çalışmalar yapıyordu. Etrafında korkudan kimse kalmayınca kendisi yalnız bu yola devam ediyordu. Okutacak kimse bulamayınca iki kızını okutuyor ve alime yapıyordu. Hiç olmazsa kızları çocuklarını okutur ve din tekrar dirilir diye dua ediyordu. Bu mübarek zatı Şerifin dua ve göz yaşları bereketine kendisinde okumaya talebeler gelmeye başlıyordu. Türkiye'nin ilk müftü , vaiz, imam ve müezzinleri bu mübarek zatı şerifin yetiştirdiği hocalardır. Bu sayede Müslüman halk nefes almaya başlamıştır. Zamanın İslam ve insanlık düşmanı hükümetleri bu faaliyeti önlemek için yapmadık zulüm ve eziyet bırakmıyordu. Halkın umumisinin Müslüman olduğundan korkan zamane hükümeti bu İslami uyanışın önüne geçmek için planlar yapıyordu. Başvekil İnönü, Maarif vekili Hasan Ali Yücel e "-Hasan Ali ,bu ülkede İslam canlanmaya başladı. Din öğreten bu akımın önüne geçmeliyiz. Devlet okullarında İslam'ı biz okutacağız kafamıza göre, bize göre din adamı yetiştireceğiz. Bu okulların planını yap diyordu. İnönü nün şoföründen öğrendiğimize göre bir ara okulların durumunu soruyor. Proğramın eski medrese proğramları gibi olduğunu görünce;
-Hasan Ali, Kur an metodolojisi, hadis metodolojisi, fıkıh metedolojisi diye dersler koy. İçini biz dolduralım.Medrese derslerini koyarsak şeriat ve Osmanlı yeniden hortlar diyor. İmam hatip, İslam enstitüsü, ve İlahiyat fakültelerinin açılış gayesi böyle açıklamış oluyordu. Fakat zamanla buralardan İnönü ve hayaline hizmet etmeyen kişiler de yetişmiştir. Fakat asıl olarak  İnönü bu yol ile İslam'ın önünü kesmeye uğraşmıştır.
   Menderes zamanında dini bir ferahlama olmuştur. Fakat Menderes dine hizmet meselesini şuurlu bir şekilde anlayamamıştır.Süleyman Efendi Hazretlerinin Menderese, "Menderes, Ayasofya yı aç, İslam harflerini geri getir kafanı kurtar" tavsiyelerine kör bakmış, Ayasofya ve Kur an harfleriyle benim kafamın ne alakası var?" demiş işin manevi cephesini anlayamamış ve kafasını kurtaramamıştır. Bu hadise doğulu bir alimi ziyaretinde Menderes tarafından bu alime söylenmiş ve Menderes in asıldığını duyan alim şaşırmıştı. Oğullarına , beni bu sözleri söyleyen mübarek zata götürün demişti. Fakat bu sözlerin sahibinin bir sene önce vefat ettiğini duymuş ve çoluk çocuğuna o zatın hizmetlerine var güçleri ile yardımcı olmalarını vasiyet etmişti.
    Bu ülkede atılan fitne tohumlarının gereği ihtilaller maddi ve manevi kalkınmanın önünü kesmek için yapılmıştır. 12 eylül ihtilalinden sonra ceberrut ve zalim Kenan Evren "sağdan da astık, soldan da " diyerek dehşet saçmış onlarca suçsuz vatan evladını asmıştı. Yurt hizmeti mensubu yüzlerce kişiyi hapsetmişti. Kemal Kacar beyi tanıyan ve şahsiyetine hayran olan chp li milletvekili yurt mensuplarına yapılan zulme isyan etmişti. Bir chp li olark ve 60 anayasasını hazırlayıcı olarak yurtların ücretsiz ve kendi isteği ile avukatlığını yapmış ve tahliyelerini sağlamıştı. Yurt hizmetleri bir chp li den böyle bir destek ve himaye görmüştü. Kenan Evren Adana da bir yurda baskın yapmış, "burda takunya var...abdest alınıyor..namaz kılınıyor.. diye bangır bangır bağırmış. Bu hizmetlerin önünü kesmek her işi kafasına göre devlet eliyle yapmak için okullara "ahlak "dersleri koymuştu. Evren e karşı bir Özal çıkmış, "bu hizmetler faydalıdır , büyük bir boşluğu dolduruyor devlet kontrolündedir" diye bu mübarek hizmetleri savunmuştu. Bu mübarek hizmetin mensupları da Özal ın bu insanlğına karşı , Özal dan bir istek gelmediği halde teşekküren Özal ın ANAP ını iyi ve kötü gününde yok oluncaya kadar destekleyerek vefa örneğinin en güzelini göstermişlerdi.
   Şu an, dindar kökenli bir yönetim hakim ülkemizde. Bu hizmetlerin en rahat ve himaye gördüğü devir olması gerekir idi. Fakat tam tersi. Hiç bir devirde görülmeyen eziyet, zulüm, baskı bu devirde yapılmakta. 1923 ten beri düşe kalka tabiriyle türlü zorlukları geçmiş, azgın chp iktidarlarını atlatmış bu günlere gelmiş bu hizmet bu iktidarca neden yok edilmek isteniyor. Her ihtilalde ve sair zamanlarda iftira ve buhtanlarla ceza evlerinde süründürülen mensupları aklanıp aklanıp çıkıp yollarına devam etmişlerdir.En huzurlu olup Ümmetin yavrularına ehlisünnet ve Osmanlı şuurunun yerleştirilmesi gereken zamanda bu dua ve mana hizmetçilerinin önleri kesiliyor. Hem de Kur an okuyan liderler zamanında. Hizmet mensupları bölünmek birbirine düşürülmek isteniyor. On binlerce talebesinin ve binalarının geliri sadece teberru ve hayır çarşıları olan bu hizmetlerin bu etkinlikleri yasaklanarak önü kesiliyor. Nefessiz bırakılıyor. Diğer kuruluşun kermes hizmetleri devlet tarafından himaye edilirken yurt kermeslerinden vergi talep ediliyor. Binaların sıhhat denetimlerinde bilerek ve kasti maddi masraflara sokuluyor. Yangın merdivenleri yıkılıp yeniden yaptırılarak maddi sıkıntı ile boğulmak isteniyor. Geliri sadece Müslümanların yardımı olan bu hizmet yuvalarının ceza ve baskı ile nefesi kesilmek isteniyor. Acaba gaye nedir? Neye kime hizmet edilmek isteniyor?
 Eğer devlet yetkilerinin bu zulümden haberi var ise vaz geçmelerine dua ederiz. Zira din Allah CC nun ise bir şekilde dinini korur ve muhafaza eder. Muarızlar ceza görür. Ülke ve milletimizin hiçbir şekilde hataen zarar ve ziyan görmemesi dileğimizdir. Haberi yok ise umarız haberleri olur va zulme meydan vermezler. Osmanlı din adamlarını, ulemayı emri altına almamış. Onlara hükmedip emretmemiş. Sadece dua ve tavsiyelerini almış. Din ve din adamları devlet emrine alınıp devletin istediği gibi kullanılamaz. O zaman devlet emri Allah CC emrinden üstün tutulmuş olur. Osmanlı ulemaya karışmadığı için bundan dolayı madden manen, izzet ve vakar yönünden hep yüksek olmuş. Geleceğimiz Osmanlı ruhu ve şuuruna sahip çıkmak ile aziz olur. Özal rahmetlinin şuur anlayış ve hamiliği zamane iktidarına  daha yakışır .Din hizmetkarlarının dua memnuniyetlerini almış olurlar.  Tam tersinin olması nasıl izah edilir? Özal zihniyeti ile yaklaşın ve karşılığı teşekkürü nasıl olur görün. Zulüm Müslüman'a yakışmaz ve gadabı ilahiyi mucip kılar..Allah CC dinini kıyamete kadar koruyucudur. 





Seyit Dayının evinin yanından İnceöze bakış.



Hakkıların Hasanın evinin önünden cami yüzüne bakış..


Eresüllerin Çakmacuktaki bağları..


Kaya dan inceöze bakış.


Mısalar sokağı


Hatıpların samanlığın içi..


Öğrt.H.İ.Koçak öğrencileriyle piknikte..


Deve safari..


KÖYÜMÜZÜN (TAŞ)USTALARI
Köyümüzde marangozluk işinden anlayan bir Hatıp Osmanı rahmetli vardı.Bekir Usta rahmetli ise araba yapardı. Taş ustalarının başı ise rahmetli Karamustafa idi. Mutayıt Dede rahmetli de taş duvar işinden anlardı.Soraları Hakkının Ali kendini yetiştirdi. Köyümüzün işlerini görür oldu.
1-Kara Mustafa
2-Bekir Usta
3-Hatıp Osmanı
4-Müteahhit Dede
5-Hakının Ali
Bu kişiler köyümüzün ustalarıydı. Köy evlerinin hepsinde mutlaka bunlardan birisinin imzası vardır. Köyümüzde herkesin işine koşan amele olarak yarım eden tatı dilli bir kişi daha vadı. Bu kişi ağzı dualı, evi bereketli, tatlı dilli,güçlü kuvvetli Hacıgilin Bekir rahmetliydi. Herkesin yardımına koşardı.

KÖYÜMÜZÜN PİŞMANİYE USTALARI
Eskiden bayramlarda tatlı olarak pişmaniye yapmak adetti.Pişmniye şeker şerbeti un karışımının koyultulup asılıp çekilmesi ile oludu.Çok uğraşılırdı.Fakat herkes misafirine ikram etek için pişmaniye yapardı, yaptırırdı.Köyümüzün pişmaniye ustalarının piri rahmetli Bekirusta idi. Daha birçok kişi de pişmaniye yaarlardı. Bu pişmaniye ustalar şunlardır.
1-Bekirusta
2-Aldedenin Omar,
3-Hatıp Osmanı,
4-Şahdayı,
5-Omar Irzası,
6-Kara Mustafa,
7-Şükrü Musa,
8-Kötü Mehmet,
9-Çambaş Osmanı
10-İpeşin İbrahim ve daha birçok kişi bu pişmaniye yapma işini bilirdi.






















































OSMAN HOCALAR SOKAĞINDA OSMAN KESKİN İLE SÖYLEŞİ
 
  Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı! Tüm Hakları saklıdır  
 
ACILAR PAYLAŞILDIKÇA AZALIR....MUTLULUKLAR DA PAYLAŞILDIKÇA ÇOĞALIR... Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol