ANKARA-ÇAMLIDERE-İNCEÖZ KÖYÜ
   
  Ankara-Çamlıdere-İnceöz Köyü-Koca Harman
  48-MİLLİ ŞİİRLER VE DOMBRALAR
 
BİRLİK BERABERLİK VER RABBIM SEN DİLEDİĞİNİ AZİZ DİLEDİĞİNİ ZELİL EDERSİN..GÜÇ SEDECE SENİN ALLAHIM..
SULTAN 2 ABDULHAMİT HAN'IN DUASI 
Allahım helal etmiyorum!
Şahsımı değil, milletimi bu hale getirenlere, hakkımı helal etmiyorum!
Beni, benim için lif lif yolsalar, cımbız cımbız zerrelerimi koparsalar, sarayımı yaksalar, hanümanımı, hanedanımı söndürseler, çoluğumu gözümün önünde parçalasalar helal ederdim de Sevgili’nin (Salallahu Aleyhi ve Sellem) yolunda yürüdüğüm için beni bu hale getiren ve milletimi ateşe atan insanlara hakkımı helal etmem!
Allahım! Mukaddes isimlerine kurban olduğum Allahım!
Ya Âdil!
Bana “Kızıl Sultan” adını takan ve devrilmem için ellerinden geleni yapan Ermenileri, şimdi beni devirenlere parçalatıyorsun!Bu cellatları da, kim bilir, kimlere parçalatacaksın?..
Fakat yâ Rahman!..Adaletinle tecelli edersen hepimiz kül oluruz!
Bize acı!
Resûlünün, Sevgilinin, Kainatın Efendisinin nurunu kaydeder gibi olduğu için bu hale gelen millete, rahmetinle, fazlınla, lütfunla tecelli et!
Yâ Kâdir!
Kundaktaki yavruyu gagasına almış, kaçıran leş kuşunu düşürüp çocuğu kurtarmak ancak senin kudretine sığabilir. Leş kuşlarının gagasında kundak çocuğuna dönen milletimi kurtar Allahım!
Ya Ma’bud !..
Ömrümde tek vakit farz namazı kaçırdığımı hatırlamıyorum!Ama tek vakit namazım olduğunu iddiaya da nefsimde kuvvet bulamıyorum!..
Huzurunda eğileceğime kaskatı kalıyorum ve duada ruh teslim edeceğime yatağımda kıvranıyorum! Sana kulluk gösteremeyen bu kulunu affet Allahım!
Eğer, yılları tesbih dizisince süren hükümdarlığımda Seni bir kere anabildim, Resûlüne bir an bağlanabildimse, duamı, o bir kere ve bir an yüzü suyu hürmetine kabul et!
Yâ Sübhan! Şu titrek elleri, Kıyamet gününde sana “Ümmetim, ümmetim!” diye yalvaracak olan Habibinin eteğinde, şimdi “Milletim, milletim!”diye dilenen bu ihtiyarın duasını geri çevirme! Milletimi evvelâ “Ba’sü ba’de’l-mevtsiz” bir ölümle yok etmeye götüren sahte kurtarıcılar ve sahta kurtuluşlardan kurtar; ve ona bir gün gelecek kurtarıcıları, gerçek kurtuluşu nasib eyle!..Benim artık bu dünya gözüyle görebileceğim hiçbir saadet ümidim kalmadı.
Bari felâketi olsun bana daha fazla gösterme Allahım!Ayakta duramaz, haldeyim!Vadem ne gün dolacak Allahım?.. “

Uyan

Baksana kim boynu bükük ağlayan.
Hakkı hayatındır senin ey müslüman,
Kurtar artık o biçareyi Allah için.
Artık ölüm uykularından uyan.

Bunca zamandır uyudun kanmadın,
Çekmediğin çile kalmadı, uslanmadın.
Çiğnediler yurdunu baştan başa.
Sen yine bir kere kımıldanmadın.

Ninni değil dinlediğin velvele,
Kükreyerek akmada müstakbele.
Bir ebedi sel ki zamandır adı,
Haydi katıl sen de o coşkun sele.

Karşı durulmaz cereyan sine-çak...
Varsa duranlar olur elbet helak.
Dalgaların anmadan seyrini,
Göz göre girdâba nedir inhimak?

Dehşeti maziyi getir yadına;
Kimse yetişmez yarın imdadına.
Merhametin yok diyelim nefsine;
Merhamet etmez misin evladına?

Ben onu dünyaya getirdim diye
Kalkışacaksın demek öldürmeye!
Sevk ediyormuş meğer insanları,
Hakkı-i übüvvet de bu caniliğe!

Doğru mudur ye's ile olmak tebah?
Yok mu gelip gayrete bir intibah?
Beklediğin subh-i kıyamet midir?
Gün batıyor sen arıyorsun tebah.!

Gözleri maziye bakan milletin,
Ömrü temadisi olur nakbetin.
Karşına müstakbeli dikmiş Hüdâ,
Görmeye lakin daha yok niyyetin.

Ey koca şark! Ey ebedi meskenet!
Sen de kımıldanmaya bir niyet et.
Korkuyorum, Garbın elinden yarın,
Kalmayacak çekmediğin mel'anet.

Hakk-ı hayatın daha çiğnenmeden,
Kan dökerek almalısın merd isen.
Çünkü bugün ortada hak sahibi,
Bir kişidir: "Hakkımı vermem" diyen.
            M.Akif  ERSOY
O'nun Ümmetinden Ol

Beri gel, serseri yol!
O'nun Ümmetinden ol!
Sel sel kümelerle dol!
O'nun Ümmetinden ol!

Sen, hiçliğe bakan yön!
Hep sıfır, arka ve ön!
Dosdoğru Kâbe'ye dön!
O'nun Ümmetinden ol!

Gel dünya, mundar kafes!
Gel, gırtlakta son nefes!
Gel, Arşı arayan ses!
O'nun Ümmetinden ol!

Solmaz, solmaz; bu bir renk...
Ölmez, ölmez; bir ahenk...
İnsanlık; hevenk hevenk,
O'nun Ümmetinden ol!
           Necip Fazıl KISAKÜREK

Aç Kapıyı

Aç kapıyı, haber var,
Ötenin ötesinden!
Dudaklarda şarkılar,
Kurtuluş bestesinden.

Biz geldik, bilen bilsin!
Gönül gönül girilsin,
İnsanlar devşirilsin,
Sonsuzluk destesinden...

Bayramlar Bayram Ola - II

Ana bu bayram mı? Aman çok ayıp
Çocukken gördüğüm bayramlar hani?
Mübarek elleri öpüp koklayıp
Yüzüme sürdüğüm bayramlar hani

Hani ya o özlem, hani ya o tad?
Ne dişim kaygusuz, ne içim rahat
Haftalar öncesi hergün, her saat
Babamdan sorduğum bayramlar hani?

Nur yağan geceler, gündüzler nerde?
Neşe paylaştığım öksüzler nerde?
Dost yollar, dost evler, dost yüzler nerde?
Huzura erdiğim bayramlar hani?

Kar çiçeğim solmuş kar yatağında
Can verir ırmağım dar yatağında
Arif'e gecesi yer yatağında
Üstüne serdiğim bayramlar hani?

Bayram demek takvimdeki yazı mı?
Bayram hasret, bayram ağrı, sızı mı?
Açıp yüreğimi, yumup gözümü
Özüne girdiğim bayramlar hani?

Bayram af günüdür, barış günüdür
Bayramlar rahmete giriş günüdür
Bayram hak menzile varış günüdür
Gönlümü verdiğim bayramlar hani?

Bayramlar Bayram Ola - V

Giden bayramlardan almadık bir tat
Gardaş bu senenin bayramı nasıl?
Şenay'larda bayram hergün, her saat
Elif'in Döne'nin bayramı nasıl?

İçinde boğulduk derdin acının
Uykusu bitmedi şeyhin, hacının
Üç gardaşı şehit vereh bacımın
Oğulsuz ananın bayramı nasıl?

Neşe topuğumda, elem boynumda
Sen çoğunu anla, ben az deyim de
Kim öldü, kim kaldı garip köyümde
Ya bizim hanenin bayramı nasıl?

Dert deşmek değildir gayem niyetim
Düşündükçe sızlar kemiğim etim
Gelini dul kalmış, torunu yetim
Ak saçlı ninenin bayramı nasıl?

Hangi eller sürer suçluyu suça
Güdümlü başların destesi kaça
Kimler zorlanıyor gönülsüz göçe
Boş kalan binanın bayramı nasıl?

İşkence altında ezilen canlar
Masum yiğitlerle dolu zindanlar
Ses verin mezardan ulu sultanlar
Yusuf’un Kenan’ın bayramı nasıl?

Bizden sandığımız bize yabancı
Görünen simalar göze yabancı
Kabukta bayram var, öze yabancı
Söyleyin mananın bayramı nasıl?

Sabahtan haber yok, ufuklar kara
Semerkant kan ağlar, yanar Buhara
Keşmir, Kabil, Kerkük hasret bahara
Kudüs'ün, Sina'nın bayramı nasıl?

Ayşe'nin bayramı gözyaşı, firak
Sultan'ı derdiyle baş başa bırak
Sormadan geçemem etmişim merak
Nükhet'in, Nana'nın bayramı nasıl?

Mücahid maddeye yapar akını
Devrimci soygundan tutar yükünü
Biz toprağa verdik Hikmet Tekin'i
Katil'in, Zana'nın bayramı nasıl?

Doğduğundan beri çamlar deviren
Ekranda iftira, yalan savuran
Salyası, ülkeyi göle çeviren
Boynuzlu dananın bayramı nasıl?


Bir Güzel Ülkü

Yüreklerde kök bağlayıp yaşayan
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.
Ezelden ebede müjde taşıyan
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Yesi'deki kutsal aşkın mayası
Malazgirt'te Alparslan'ın rüyası
Söğütteki has kilimin boyası
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Yunuslayın "Et-kemiğe bürünen"
Selim ruhta Yavuz serdar görünen
Şems misali cümle kirden arınan
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Bedenlerde Koç Köroğlu yüreği
Debreştikçe yakın eyler ırağı
İman kalesinin bayrak direği
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Riya duygusuyla dolup taşmamış
İlimden, irfandan uzaklaşmamış
Benlik çamuruna ayak basmamış
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Dedem Korkut töresiyle töreli
Edep, ahlâk, sevgi, saygı sıralı
Kırk yıl önce... aklım erdi ereli
Bir güzel ülküdür günül verdiğim.

Her kapıda bir hesaba girmeyen
İnancından zerre taviz vermeyen
Dost alnına kara leke sürmeyen
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Mazlumun yoldaşı, zalimin hasmı
Kendine put yapmaz heykeli, resmi
Hak'tır, adalettir, rahmettir ismi
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Bu ülkü candadır, sokakta yatmaz
Güneştir... bir doğdu, bir daha batmaz
Menfaat uğruna kimseyi satmaz
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Şiddeti, kavgası, kanı olmayan
İçinde öfkesi, kini olmayan
Sonsuza uzanan, sonu olmayan
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Bedir’den Bizans’a akıp gelen o
Küfür setlerini yıkıp gelen o
İlâhî kaynaktan çıkıp gelen o
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Sinan'da estetik, Itrî'de ahenk
Sebillerde hayat, kubbelerde renk
Mevlânâ'da ilim, Barbaros'ta cenk
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Nizâm-ı Âlem'dir Hak'kın sözü bu
Söylediğim cümle sözün özü bu
Tek damlada umman eyler bizi bu
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Ülkü demek makam, mevki, taç değil,
Ülkü demek totem, sembol, haç değil
Kul icadı kof ilkeler hiç değil,
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Taze filiz vermiş Edebali’yle
Çiçeklenmiş Haci Bayram Veli’yle
Ulubatlı Hasan’daki hâliyle
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Şehitlerin kanlarıyla ıslanan
Destan olup mavera’dan seslenen
Atıf'larla Said'lerle beslenen
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Türk'e ihsan olmuş "Kavm-i Necip"lik
Boş hayâldir bu şerefe rakiplik
Hayatlar gergeftir, ameller iplik
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Ne yazdımsa inanç, ahlâk, örf ile
Postaladım gönül denen zarf ile
Anlatılmaz yirmi dokuz harf ile,
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.
                  Abdurrahim KARAKOÇ


Biz Ol Uşşak-ı Serbazız

Biz ol uşşak-ı serbazız
Akıl rüşd bize yar olmaz
Mey-i aşk ile sermestiz
Bize hergiz humar olmaz

Diriyiz daim, ölmeyiz
Karangularda kalmayız
Çürüyüp toprak olmayız
Bize leyl ü nehar olmaz

Bizim illerde ay ü gün
Sebat üzre durur daim
Televvün erişip ona
Gehi bedr ü hilal olmaz

Bizim gülşendeki güller
Dururlar taze solmazlar
Hazan olup dökülmezler
Zemistan ü bahar olmaz

Şarab-ı aşkı çün içtik
Feragat mülküne göçtük
Yanıp aşkınla tutuştuk
Bize tahrik ü tar olmaz

Ereliden şems nuruna
Vücudum zerreden katrem
Ne katre ayn-i bahar oldu
Ona k'ar ü kenar olmaz

Bırak ey Hamida varı
Görsem desen sen ol yarı
Göricek ol tecellayı
Ondan özge kemal olmaz
            Somuncu BABA

İSYAN GİBİ

Pervasızca işlenen binbbir türlü günahlara,
Tövbem tövbe istiyor taatim isyan gibi.

Bunca nimet içinde dolu dizgin giderken,
Dil ucuyla söylenen 'çok şükrüm' isyan gibi.

Beytullah'a yönelip ibadet niyetiyle,
Gafilce huzurunda miracım isyan gibi.

Lütfun ne çok yarabbi bunları göre göre,
Sana samimiyetsiz, hamdetmem isyan gibi.

O' nu seviyor musun? diye kendime sorup,
Evet seviyorum deyişim isyan gibi.

Affeyle, rahmet eyle, lutfeyle ey Allah'ım
Diye gafletle dua edişim isyan gibi

Salih amel Allah'ın kulundan istediği
Güzel bir amelim yok her işim isyan gibi

İbrahim Zararsız


     NEREDESİN ŞEVKETLİ SULTANIM HAMİT HAN


Neredesin şevketlim Sultan Hamit Han,
Feryadım varır mı barigahına
Ölüm uykusundan bir lahza uyan
Şu nankör milletin bak günahına

Tahkire yeltenen  tac ü tahtını
Denedi bu millet kara bahtını
Sınadısillenin nerm ve sahtını
Rahmet et Sultanım suz-ı ahına

Tarihler ismini andığı zaman,
Sana hak verecek hey koca sultan
Bizdik utanmadan iftira atan
Asrın en siyasi padişahına

Padişah hem zalim hem deli dedik
İhtilale kıyam etmeli dedik
Şeytan ne dediyse biz beli dedik
Çalıştık fitnenin intibahına

Divane sen değil meğer bizmişiz
Bir çürük ipliğe hulya dizmişiz
Sade deli değil edepsizmişiz
Tükürdük atalar kıblegahına.

Sonra cinsi bozuk ahlakı fena
Bi sürü türedi girdi meydana
Nerden çıktı bunca veledi zina
Yuf olsun bunların ham ervahına

...............................................

Milliyet davası fıska büründü
Rday-ı diyanet yerde süründü
Türk'ün ruhu zorla asi göründü
Hem peygaberine hem Allahına

Bu itler nedense bana salmadı
Bahalıydı başım kimse almadı
Seyrandan başka iş de kalmadı
Gurbet ellerinin bu seyyahına

Hoş oldu cilvesi Cumhuriyetin
Tadı kalmamıştı Meşrutiyetin
Deccala dil çalan böyle milletin
Bundan başka çare yok ıslahına

Filozof Rıza Tevfik ittihatçılardan çok kötü dayak yemiştir.Edirne mebusluğuna mani olmuşlardır. İttihatçıların yabancıların oyununa geldiklerini acı acı görmüştür. Mısırda sürgünde iken bu şiiri yazmıştır.


 
Han-ı Yağma*

Bu sofracık, efendiler - ki iltikaama muntazır
Huzurunuzda titriyor - bu milletin hayatıdır;
Bu milletin ki mustarip, bu milletin ki muhtazır!
Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır...

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Efendiler pek açsınız, bu çehrenizde bellidir
Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir?
Bu nadi-i niam, bakın kudumunuzla müftehir!
Bu hakkıdır gazanızın, evet, o hak da elde bir...

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say
Haseb, neseb, şeref, oyun, düğün, konak, saray,
Bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay;
Bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır, kolay kolay...

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Büyüklüğün biraz ağır da olsa hazmı yok zarar
Gurur-ı ihtiıamı var, sürur-ı intikaamı var.
Bu sofra iltifatınızdan işte ab u tab umar.
Sizin bu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar...

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Verir zavallı memleket, verir ne varsa, malını
Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini
Bütün ferağ-ı halini, olanca şevk-i balini.
Hemen yutun düşünmeyin haramını, helalini...

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak...

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Tevfik Fikret

SABAH OLDU SABAH OLDU

(Ah) Sabah Oldu Sabah Oldu
Cigaram Yanmaz Oldu
(Ah) Cigaramın Dumanından
Gözlerim Görmez Oldu
(Ah) Aramıza Düşman Girdi
Yâr Bize Gelmez Oldu

(Ah) Ko Salınsın Nazlı Yârim
Yâr Gel Akşam Üstüne
(Ah) Gelen Geçen Söz Ediyor
Ben Fakirin Üstüne

(Ah) Sabahın Seher Vaktinde
Üç Güzel Suya Gider
(Ah) İkisin Suyu Doldurur
Birisi De Naz Eder
(Ah) Yeter Ey Sevdiğim Yeter
Şimdi Horozlar Öter

(Ah) Ko Salınsın Nazlı Yârim
Yâr Gel Akşam Üstüne
(Ah) Gelen Geçen Söz Ediyor
Ben Fakirin Üstüne

 AY BULUTTA BULUTTA

Ay Bulutta Bulutta
Medilim Kaldı Dutta
Kalırsa Varsın Kalsın
Yenisi Var Sandıkta


Giden Ay Tutulurmu
Bala Tuz Katılırmı
Şu Uzun Gecelerde
Yalınız Yatılırmı


Mektepte Okuyorum
Çuvallık Dokuyorum
Yar Ben Seni Alırım
Anandan Korkuyorum



MEŞELER GÖVERMİŞ

Meşeler Gövermiş Varsın Göversin, 
Söyleyin Huysuza Durmasın Gelsin. 
Varmasın Kötüye Asılsın Ölsün,
Kötü Adam Yar Ömrünü Yok Eder.

Ben Bilemedim Yaylaların Yolunu,
Saçın Uzun Bağlasınlar Kolumu.
Eğer Anan Seni Bana Vermezse, 
Yemin Ettim Keseceğim Yolunu.

Karaser Deresi Bükülür Gider, 
Zülüfler Gerdana Dökülür Gider.
Bir Yiğit De Sevdiğini Almazsa, 
O Yiğidin Ömrü Sökülüp Gider

 SABAH OLDU GÜNEŞ DOĞDU BACADAN

Sabah Oldu Güneş Doğdu Bacadan
Öğlen Oldu Çocuk Gelir Hocadan
Anne Benim Gaderim Yok Gocadan

Anne Niçin Verdin Beni Beni Çocuğa
Bir Dekmükte Yuvarlandı Bucağa

Ben Giderken Ekinlerin Göğüdü
Açıldı Mı Yaylaların Söğüdü
Tükendi Mi Köyümüzün Yiğidi

İlahi Çocuk Allah'ından Bulaydın
Bulaydın Da Ben Dengime Varaydım

Sabah Olur Çocuk Gider Oyuna
Oynar Oynar Taş Doldurur Goynuna
Mebalı Da Şu Kâyanın Boynuna

Anne Niçin Verdin Beni Beni Çocuğa
Bir Dekmükte Yuvarlandı Bucağa 

   Yöremiz Türküleri Çamlıdere Doğa Dostları Dern sitesinden alıntıdır.

                            ÜMMETİM 73 FIRKAYA   AYRILACAK
    Peygamberi zişanımız SAV "Ümmetim 73 fırkaya ayrılacak. Bunlardan 72 si cehennemlik olacak yalnız bir fırka necat bulacak( kurtulacak ) "" buyuruyorlar. Peygamberimizi iman ile ve dünya gözü ile görenlere ashab deniyor. Ashabı Kiram peygamber terbiyesi ile yetişmiş kimselerdir. Hepsi dini iyi bilirlerdi. Ayeti kerimelerin mana ve havaslarına vakıf idiler. Hepsi mezhep imamı selahiyetinde idiler. Bundan dolayı Peygamberimiz "" Ashabım yıldızlar gibidir. Hangisine tabi olursanız hidayet bulursunuz"" buyurmuşlardı. Ashabı kiram peygamber terbiyesi görmüş mana aleminin birçok inceliklerine vakıf dünya ve ahret sultanları idi. ""Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyin.Onlar muhakkak diridirler. Fakat siz o hali anlayamazsınız"" ayeti kerimesi sırrına eren sultanlardır ashabı kiramlar.
   Ashabı Kiramdan sonra tabiin deniyor. Onlar bilemediği dini meseleleri ashabı kirama sorar ve öyle amel ederlerdi. Tabiinden sonra ise tabiini gören tebai tabiin devri devam eder.Bu devir de ise çözülemeyen dini meseleler tabini gören zaatlara sorulur idi. Daha sonraları ise tebai tabiin de azaldı ve kalmadı. Bilinmeyen dini meseleler alim ve fakih fazıl takva ulemaya sorulur oldu. Ve bu dönemde mezhepler ortaya çıktı. Mezhep imamları sıradan ulema değillerdir. İçtihad kapısı kıyamete kadar açık sözü, her önüne gelenin mezhep kuracağı anlamına gelmez. Mezhep kurabilmenin maddi ve manevi şartları vardır. Arabi ilimleri çok iyi bileceksin, Kuranı Kerimin hafızı olacaksın, ayeti kerimelerin nüzül sebeplerini bileceksin.Hadisi şerifleri ezbere bileceksin. Takva olacaksın. Ve en önemlisi "Mevahibi ledüniyye ye vakıf " olacaksın. Ondan sonra mezhep kurabilirsin.
   Rivayet olunur ki İmamı Gazali Hazretleri mezhep kurabilme selahiyetine sahip mübarek bir zatı şerif idi. Mezhep kurmak için istihareye yattığında "Elinde bir pencere ile bir camiyi şerifin içindedir. Buyur elindeki pencereyi duvarlardan birine yerleştir derler.Ölçer biçer nereye koysa uygun olmaz. Görüntü ve estetik bozulur. Hak olan dört mezhebin kafi olduğunu başka mezhebe gerek olmadığını anlar. Peygamberimizin yolundan giden ilahi yardımlara nail olan ehli sünnetin Amelde 1-Hanefi (İmamı Azam Hz) 2- Şafii (İmamı Şafi Hz) 3- Hanbeli(İmamı Ahmed İbni Hambel) 4- Maliki (İmamı Malik) olmak üzere 4 mezhebi vardır. İtikatta yani iman ve inançta da iki mezhep imamı vardır. 1-İmamı Ebul Hasenil Eşari 2- İmam ı Mansur Maturidi dir. Bunun dışında kalanlar sapıktır delalettedir. Müslüman amelde ve itikatta bu mezhep (yol) lerden birini takip eder.
   Peygamberi Zi Şanımız şeriat sahibi. Var olan her şey O nun hürmetine yaratıldı.Alemlerin halıkı ""Seni ancak Alemlere (dünyaya değil bütün gezegenlere) rahmet için gönderdim"" buyurmuştur.Peygamberimiz ve halifelerinin devleti İslam devleti idi. Şeri(atı) Şerif ile yönetilirdi. Her hüküm Kur an ve Sünnete göre verilirdi. Tabi olanlar da dünya ve ahret saadetine nail olurdu. Peygamberimiz ve dört halife devrinde sapıklar İslamı bozmak sulandırmak isteyenler çıkmış ve İslam ordularınca terbiye edilmişti. Müseylemetül Kezzap denen yalancı peygamber o devirde çıkmıştı.
   Osmanlı Devleti Aliyesi de İslam ve şeri şerif ile yönetilen bir devlet idi. Tek gayeleri İslama hizmet, daha çok insanın Müslüman Olması ve dünya ve ahret saadetine ermesi idi. Trabzon un fethine giden Hz Fatih yanında annesini de götürmüştü. Yolların zorluğuna dayanamayan annesi " Oğlum bir Trabzon için bunca zahmete değer mi? "dediğinde, 
-Ana Ana benim bir kuru kavga veya topraklar almak için mi gittiğimi sanırsın. Biz Allah CC dinini yaymak ve İlayı kelimetullah için gideriz" demişti. İyi anlaşılması gerekir ki Hz Fatih'in Uzun Hasan ile yaptığı Otlukbeli savaşı bir bozuk mezhep ceryanını önlemek içindi. Yine Yavuz atamızın Şah İsmail ile yaptığı Çaldıran savaşı Şah İsmail in kızılbaşlık akımını önlemek içindi. Bu iki İslam Sultanı da bu savaşları ulemadan "şeriata uygundur bu savaş elzemdir yapılıp bu fitneler önlenmelidir " fetvasını alıp öyle yapmışlardır. Peygamberimiz ordusunun Hendek Savaşında nail olduğu İlahi yardımlara Osmanlı ordusu da bir çok kereler nail olmuşlardı. Bu yardımlara düşmanları dahi şahit olmuşlardı.Bu da Osmanlı nın hak üzere olduğunun delili idi. İslam ın son kalesi Osmanlı takdiri ilahi icabı yıkılınca Müslümanlar perişan olmuşlar. Falih Rıfkı Atay bir içki sofrasında " Biz bu ülkede İslam ın gücünü kırmak için kurtuluş savaşında verilen zayiatın 50 katı Müslüman astık diye karanlık devirler hakkında ip ucu vermektedir.Kurtuluş savaşında 9163 şehit verdik. Cumhuriyetten sonra bunun 50 ile çarpımı kadar Müslüman asıldı.
   Dünya yahudi ve hıristiyanlarının içimizdeki memurları vasıtasıyla yaptıkları bunca zulme rağmen "Bu millete rahmeti ilahi dir ki " İslam bu Çanakkale şühedasının ülkesinde yeşermektedir. Üstelik Peygamberimizden gelen ve Osmanlıda devam eden " Ehli Sünnet vel cemaat itikadı ve dört hak ameli mezhep üzere."
   Mehepler konusunda Osmanlı iyi anlaşılmalı. Mezhepler konusunda söz söyleyebilmek için madde ve mana ilimlerinde İmamı Gazali den ileride olmalı. Mevahibi ledüniyye ye mazhar olmalı.Cumhuriyetten sonra resmi görevli din adamlarımızın çoğu "TELAVİV İSLAM ÜNİVERSİTESİ " virüslerinden fazlaca nasiplenmiştir. Onların görevi Mossad isteği gereği çalışmak bozmak ifsat etmektir. Dinde şaka ve haddi aşmak olmaz. Devlet dine şekil vermeye kalkamaz. Müslüman ülkede din her kanundan yücedir.Madem ki kaynağı Allah kelamı ve Rasulullah ın sünneti..


 
  Bugün 35 ziyaretçi (40 klik) kişi burdaydı! Tüm Hakları saklıdır  
 
ACILAR PAYLAŞILDIKÇA AZALIR....MUTLULUKLAR DA PAYLAŞILDIKÇA ÇOĞALIR... Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol