ANKARA-ÇAMLIDERE-İNCEÖZ KÖYÜ
   
  Ankara-Çamlıdere-İnceöz Köyü-Koca Harman
  18-ÇAKIRLARIN GÖNDERDİKLERİ
 
NURİ KOÇAK İLE ÇAMLIDERE DEKİ EVİNDE SOHBET.                  İPRAHAMAĞALAR-(İBRAHİM AĞALAR)
    Köyümüzde ÇAKIR soyad lı kişilere kabile olarak eskiden bu lakap kullanılırdı. İbrahim DEDE Hüseyin Çakır, Kemal Çakır,Mustafa Çakır ve Mehmet Çakır'ın babalarıydı. Annelerine Hatıp Ayşe'si derlerdi.Biz Ayşe Hala derdik. Çok cana yakın hanımefendi bir kadındı.


Mehmet Çakır ve bir köylümüz köy odasında....  İprahim ağa rahmetlinin babasının adı Hacı Mehmet idi.(Mehmet Çakır'ın adı dedesinin adıdır.)Hacı Mehmet'in Hanımı Zühre EBE dir. Zühre ebenin aslı Doymuş'tan gelmedir.
  İbrahim DEDE nin iki kız kardeşi vardı.Erkek kardeşi yoktu..İbrahim DEDE nin kız kardeşlerinin biri Asiye ebe, diğeri de Rukiye Ebe idi. Asiye EBE son yıllarda kardeşi yani İpramağaların evinde otururdu.Asiye ebe ve İpramağanın amcasının gelini Kadı Gelini de aynı evde kalırdı.Hüseyin Çakır ve kardeşleri kadirşinaslık göstererek bu iki yaşlı hanıma evlerinin alt katında rahat edeblecekleri  birer oda yapmışlardı.Kadı Gelini Hakkı Dede'nin ve Hakkıların Hasanın kız kardeşiydi.Son zamanlarını eşinin amca oğullarının yanında geçirdi.

İbrahimağaların evinin önünden Çavuşlara doğru giden yol...

İbrahimağaların eski evleri yerine yapılan yeni evleri. Bir zamnlar köyün en gösterişli eviydi..
   ÇOCUKLARINIZLA KONUŞUN
Bir gün susmayı öğrendim. Öyle bir sustum ki belki sonsuza kadar susacaktım.
Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı. Babam akşamları eve yorgun dönerdi. Ben bütün gün evde sıkılır, onun gelişini iple çekerdim. Daha o kapıdan girer girmez boynuna atılır onunla oynamak isterdim.
Babam sarılır, öper sonra da, hadi odana git, derdi. Yemek hazırlanınca annem çağırır bu defa masada bir araya gelirdik babamla. Onlar annemle konuşurken ben araya girer, sesimi duyuramayınca da bağırırdım.
Babam sinirlenir, 'Bütün gün insanlara kafa patlatmaktan bunaldım, birde sen kafamı ütüleme!' derdi. Annem de 'Bütün gün zaten seninle uğraştım, bir çift laf da mı konuşturmayacaksın babanla?' diye çıkışır, beni odama gönderirdi.
Çaresiz bir şekilde boynumu büker odama yani hapishaneme doğru yol alırdım. Babam arkamdan, 'Bizim bir odamız bile yoktu, her şeye sahip, hâlâ ne istiyor anlamadım.' diye bağırmaya devam ederdi.
'Keşke benim de bir odam olmasaydı, keşke bizim de evimiz bir odalı olsaydı da hep birlikte otursaydık' derdim içimden; ama yüksek sesle söylemeye cesaret edemezdim.
Yemekten sonra babam kanepeye uzanır, eline kumandayı alır, televizyon seyrederdi. Beni yanına çağırır biraz severdi. Onun izleyeceği önemli bir şey varsa beni adeta yerimden bile kıpırdatmazdı.
Azıcık hareket edip koşup oynamaya çalışsam oda hapsim yeniden başlardı. Bir gün anladım ki susunca babamla daha iyi anlaşıyoruz. Bu defa susarak yapabileceğim oyunlar geliştirmeye başladım.
Önce resim yaparak başladım işe. Babam çizdiğim resimleri çok beğeniyor; 'Bak, böyle uslu uslu oyna işte.' diyordu.
Babam bazen göz ucuyla bakıyor, resimle ilgili bir şey sorsam afallıyordu. Ama bana kızarak beni artık odama göndermiyordu.
'Son günlerde ne de akıllandı benim oğlum.' diye komşulara anlatıyordu annem halimi.
Resimlerim arttıkça ortalık dağılmaya başladı. Annem 'Odanı topla!'diye odama kapattığında işe nereden başlayacağımı bilemiyordum.
Ben bunlarla uğraşırken zaman geçiyor; ama odamı toparlamayı beceremiyordum .
Annem odama gelip 'Bak sana resim yapmayı yasaklayacağım. ' dedi bir gün. Susuyor olmamı usluluk olarak değerlendiren ailem resim yapmayı da elimden alırsa ben ne yapacaktım?
Bu düşüncelerle bir aile tablosu yaptım. Babam eve gelince uygun zamanı kolladım.
Her zamanki gibi yemekler yendi, odaya geçildi. Babam oturur oturmaz çizdiğim resmi getirdim. Babam baktı. Hım, dedi 'Çok güzel olmuş.
Bu adam benim herhalde.' dedi. Ben 'Hayır o adam değil, bu çocuk sensin.'dedim.
O 'Hayır, bu adam benim, bu çocuk sensin, bu küçük kız da arkadaşın.'dedi.
Ben yine 'Hayır, o büyük adam benim, bu küçük adam sensin, bu küçük kız da annem.' dedim.
Babam benimle uğraşmaktan vazgeçip: 'Peki neden bizi küçük çizdin?' dedi. Heyecanla başladım anlatmaya.
Ben büyüyüp adam olacağım. İş bulup çalışacağım. Siz yaşlanıp küçüleceksiniz.Beliniz bükülecek, komşumuz Ahmet amca ile Ayşe teyze gibi küçücük kalacaksınız. Ben işten geldiğimde yorgun olacağım.
Siz benimle konuşmaya çalıştığınızda iş yerinde kafam şişmiş olacağından sizi duymayacağım bile. Siz benimle bir şeyler paylaşmak istediğinizde 'Hadi odanıza çekilin de kafa dinleyeyim.' diyeceğim. Ve bir de bağıracağım 'Her şeylerini alıyorum. Sıcacık odaları da var, daha ne istiyorlar' diye.
Annemle babamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Duyduklarına inanamıyorlardı...
Bana sarılıp beni öyle içten bir okşayışları vardı ki sonsuza kadar konuşsam hiç bıkmadan dinleyecekler gibiydi.
Farkında' Olmalı İnsan...
Aynı evde, aynı odada olmalarına rağmen Babasız büyüyen çocuklar var lütfen daha duyarlı ve daha hassas olalım inşallah evlatları olanlar dahada iyi anlamıştır..! farkında olmanın Kendisinin, Hayatın Olayların, Gidişatın Farkında Olmalı.
Ömür Dediğin Üç Gündür, Dün Geldi Geçti Yarın Meçhuldür, O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür, O Da Bugündür.



1960 lı yıllarda eski vlerini yıkı bu yeni evi yaptı Hacı Hüseyin Dayımız. Zamanının en güzel eviydi.. Ahiret saltanaları daha güzel olsun inşaallah..


Resüllerin Çakmacukaki eski bağlarının yerine yapılan yeni ve modern bağları...

Resüllerin bağından güney yönüne görünüş...

Köy camisi ve köyün doğu tarafının göz alcı güzelliği....

Köy camisinin başka bir karesi

Köy odamızve cami arasındaki muhteşem yol....


Camimizn ve yukarı mahallenin doruk tan görünüşü....

İpramağaların vin önünden Mutayıtların evine doğru bakış.....

Doruk sokağından başka bir kare...




 
  Bugün 14 ziyaretçi (15 klik) kişi burdaydı! Tüm Hakları saklıdır  
 
ACILAR PAYLAŞILDIKÇA AZALIR....MUTLULUKLAR DA PAYLAŞILDIKÇA ÇOĞALIR... Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol